logo

reklam

Yazının Tarihçesi (1)


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

İnsanın uygarlık serüveninde en büyük devrim yazının icadıdır. Şimdiye kadar yapılan arkeolojik araştırma ve kazılar sonucu yazının, yaklaşık MÖ 3400 – 3200 yılları arasında ortaya çıktığı söylenir. İlk yazı işaretlerinin görüldüğü kil tabletler, İran’ın Susa kentinden Fenike’nin Utarit limanına kadar uzanan geniş bir coğrafyadaki kentlerden ele geçmiştir. Yazılı tabletlerin yoğun bir biçimde ele geçtiği yer ise Orta Mezopotamya kentleridir.

Yazının icadından önce, Kalkolitik Çağda (MÖ 5500 – 3000) kayıt ve denetim için kullanılan, krallara, yöneticilere ya da kişilere ait özel mühür ve damgalar üzerinde yapılan motifler, yazının öncüsüdür.  Mühürler öncesinde çeşitli boy ve biçimlerde kil ya da taştan yapılmış ve her biri bir besin maddesine tekabül eden (calculi) hesap taşları kullanılıyordu. Neolitik Dönemde (MÖ 8000 – 5000) ortaya çıkan bu jetonlar, Anadolu’dan İran’a uzanan çok geniş bir coğrafyada bulunmuştur. Yaklaşık MÖ 3300 yılına ait yazılı belgeler birçok sayısal işaret içermektedir. Bunun sebebi yazının daha çok hesap işlerinde kullanılmak üzere icat edilmiş olmasıdır. Yani tapınağa gelen malların hesaplanması ya da tüccarların alıp sattığı malın miktar ve fiyatlarının belirlenmesinde kullanılmaktaydı.

İlk yazı işaretleri resimlere benzediği için resimyazı (piktogram) diye adlandırılmıştır. Parça bütünü anlatacak biçimde bir sistem uygulanmıştır. Örneğin bütün büyük baş hayvanlar (inek, öküz, domuz) çizilen bir başla sembolize edilmiştir.

Yazıya dökülmüş ilk dilin, şimdilik Sümerce olduğu kabul görmektedir. Bunun sebebi başta Uruk olmak üzere Sümer kentlerinde yapılan kazılarda çok sayıda yazılı kil tabletin ele geçmiş olmasıdır. Sümer kentlerinde ele geçen erken döneme ait yazı tabletlerin çoğunluğunu sayım belgeleri oluşturur. Ancak, III. Ur Hanedanlığı döneminde sayım belgelerine sözlük metinleri de eklenir. İdeogram ya da logogram olarak adlandırılan işaretlerin her biri bir sözcüğü ya da kavramı temsil ediyordu. Bundan dolayı yazıda yüzlerce işaret kullanılmıştır.

Sümer kentleri dışında İran’ın Susa kentinde yapılan kazılarda açığa çıkarılan tabletlerde görülen yazı “Ön-Elamca” olarak adlandırılmıştır. MÖ 3200 – 3000 yılları arasında yazıldığı belirlenen ve yoğunlukla evcil hayvanlarla çizilmiş olan bu yazı henüz çözümlenememiştir.

MÖ 2600 yılına gelindiğinde Aşağı Mezopotamya’da Tell Abu Salabih’te bulunan tabletler, Sümerce dışında başka bir dilin (Akadca) yazıya aktarılmış olduğunu gösterir. 3. binyılda Sümerceyle birlikte kullanılan Akadca 2. bin yılda Sümercenin yerini almış ve Sümerce artık ölü bir dile dönüşmüştür. Akadca, 2. binyılın başlarında Assurca ve Babilce olmak üzere iki ana lehçeye bölünmüştür.

Günlük hayatta artık kullanılmayan Sümerceyi, Akadlı yönetici ve yazıcılar, kültür dili olarak dini alanda, dua ve ilahilerde kullanılmaya devam etmişlerdir. Akad devletinin yıkılmasıyla ortadan kalkan Akadca da, Assur ve Babiller tarafından ibadet dili olarak kullanılmıştır.

Akadca yazı sisteminin esnek olması ve az sayıda işaret içermesinden dolayı 3. binyılın sonundan itibaren Elam dilinin, 2. binyılda ise Akadcayla hiçbir akrabalığı olmayan Hititçe ve Hurrice gibi dillerin yazıya aktarılmasında önemli bir rol oynamıştır.

Mısır’da kullanılan erken dönem resim yazısı da (Hiyeroglif)  MÖ 4. binin sonlarına tarihlendirilmektedir. Bu yazıda da Mezopotamya kültürlerinin etkisi olduğu düşünülmektedir.

Yazı Anadolu’da Mezopotamya’dan bin yıl sonra kullanılmaya başlanmıştır. Anadolu’ya yazıyı, Assurlu tüccarlar MÖ 1950 de getirmişlerdir. Assur Ticaret Çağı ya da Assur Koloni Çağı olarak adlandırılan bu dönemde (MÖ 1950 – 1750) Assurlu tüccarlar, Basra’dan aldıkları malları eşek kervanlarıyla Diyarbakır, Ergani, Maden, Elazığ, Malatya, Darende, Gürün ve Pınarbaşı’nda geçen yol boyunca ticaret yaparak Kayseri Kültepe’ye taşırlardı. Kültepe’de (Kaniş/Karum) yapılan kazılarda on binlerce yazılı tablet açığa çıkarıldı. Çoğunluğu ticari anlaşmalar içeren bu tabletler, Anadolu Tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir.

MÖ 4. bin yılın sonundan itibaren yazı kullanılsa da alfabetik çiviyazısı MÖ 2. bin yılda ortaya çıkmıştır. Alfabetik yazının ilk örnekleri, tarihinin en erken döneminden itibaren firuze taşı ile ünlü olan Sina Yarımadası’ndaki çölle kaplı Serbait el Hadim kentinde bulunmuştur. Bu ticaret kentinde Fenike ve İbrani dillerine yakın Batı Sami dili kullanılmıştır. Bu kent dışında Akdeniz’in en büyük ticaret limanı olan Ugarit’te açığa çıkarılan tabletler arasında “alfabe kitabeleri” bulunması alfabetik yazının kullanıldığına kanıttır. Ele geçen yazıtların büyük bir kısmı soldan sağa doğru yazılmış olsa da yazım kuralı bu tarihte değişkendir. Serbait el Hadim ve Ugarit yazıtlarında otuz civarında ünsüz işaretin kullanımı, bu dillerin oldukça zengin bir fonetiğe sahip olduğunu göstermektedir. (Devamı bir sonraki yazıda)

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...