logo

reklam
27 Nisan 2025

Yalvaç kendisiyle kavga etmeyi bırakmalı, siyasetçi ve çalışan bürokratlarına sahip çıkmalı

ÖZGÜR KAYA

Yalvaç, potansiyeli ve mevcut haliyle Isparta’nın kuşkusuz en önemli ve en büyük ilçesidir. Gölün öte yakası diye tabir edilen bölgenin abisi, etkileyicisidir.

Bu potansiyelini, geçmişte çok etkili bir şekilde kullandığı ve Isparta siyaset ve yönetimine yön verdiği dönemleri olmuştur Yalvaç’ın.

Ancak, ülkemizi 23 yıldır yöneten tek parti iktidarına sahip Ak Parti döneminde, hep en yüksek oyu bu partiye vermesine rağmen, bir türlü potansiyelini gereği gibi  kullanamayan ve giderek pasifleşen, küçülen bir Yalvaç’ı gözlerimizin önünde üzülerek izliyoruz.

Yerel siyaset her yerde sıkıntılı, netameli ve çatışmalıdır. Bu işin doğasında, böyle bir hal ve durum var.

Ancak, Yalvaç’ta yerel siyasette ne yazık ki ekstra bir kavgalı, çatışmalı ve bel altı usullerin kullanıldığı bir ortamı yıllardır yaşıyoruz.

Yalvaç’ımızın yetiştirdiği en önemli siyasetçilerden Erkan Mumcu’nun Türkiye’yi tarif için önemli bir tanımlaması var: “Birbiriyle kavga eden siyam ikizi…” Yani aynı  vücuda sahip, birbirine yumruk atarak ana vücudu yıpratan bir insanla tanımlıyordu Türkiye’yi. Yalvaç’a ne kadar çok uyuyor bu tanımlama değil mi?

Aynı coğrafyada kader birliği eden insanların, bu coğrafyayı daha güzelleştirmek, daha yaşanılır hale getirmek yerine; ufak tefek siyasi hesaplar için bu güzel beldenin kavgalarla, ayrılıklarla, fitneyle anılır hale getirildiğini görmek, hepimiz için ne büyük bir üzüntü kaynağı.

Yalvaç’ın ne yazık ki bu konudaki makus talihi uzun yıllardır artarak devam ediyor.

Yalvaç’ta yaşanan siyasi çekişme ve yarışma, ne yazık ki çok acımasız, birbirini incitici bir şekilde yaşanıyor ve bundan da tüm Yalvaç topyekun zarar görüyor.

Yalvaç ölçeğindeki şehirler için kamu ve özel sektör kaynaklarından yararlanarak kalkınmak ve büyümek kaçınılmaz bir yoldur. Yani, şehri büyütmek istiyorsak, kalkınmasını sağlamak, yaşanılır ve müreffeh bir belde haline getirmek istiyorsanız; kamu kaynaklarından en etkin biçimde yararlanmak ve özel sektörü de yatırım için çekmeniz gerekir.

Kamu kaynaklarından daha çok yararlanmanın yolu, hepimizin bildiği gibi siyasetten geçmektedir ve siyaseten güçlü olmanızı gerektirir.

Yalvaç ölçeğindeki şehirlerin kamu kaynağını etkin bir şekilde kullanmalarının tek yolu, siyaseten akıllı hareket etmekten geçer. Tabii ki, bir şehrin tamamının bir partinin peşinden gitmesi mümkün değildir. Herkes özgürce istediği partiye oy verir, orada siyaset yapar ve seçimlerde en iyi sonucu almak için elinden geleni yapar. Bu işin
olması gereken kısmı.

Seçim döneminde yapılan mücadeleden sonra, Yalvaç gibi şehirlerin siyaseten yapması gereken şey, seçilmiş olan siyasetçileri, yöneticileriyle beraber, tek yumruk şeklinde hareket edebilmeyi becerebilmeleridir.

Seçim dönemindeki mücadeleyi seçim döneminde bırakarak, bir sonraki seçim dönemine kadar şehrin menfaatleri için kişisel siyasi hesap ve çıkarları bir kenara bırakarak, hoşgörü ve anlayışla birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmektir.

Eleştiri, seçim döneminde verilen sözleri hatırlatma, yanlışları dile getirme tabii ki olacak. Ama, mesele, şehrin ana meseleleri olduğunda hangi partili olursa olsun, o
şehrin bütün dinamiklerinin onun arkasında durmasıdır.

Yalvaç’ımızı örneklendirecek olursak:

Yalvaç’ın temel meseleleri bellidir. Organize Sanayi Bölgesi’nin faaliyete geçirilmesi, sosyal konut sorununun çözülmesi, altyapı ve üstyapının yenilenmesi, şehrin eğitim ve sağlık yatırımlarının güçlendirilmesi gibi meseleler, hepimizi ilgilendiren ana konulardır.

Bu konulara baktığımızda, sorunların çözümünün hepsinin Ankara’dan geçtiği malumdur. Dolayısıyla bizim seçilmiş yöneticilerimiz, siyasetçilerimiz ve bürokratlarımızın Ankara’dan kaynak getirebilmeleri noktasında siyaseti, particiliği, ayrı gayrıyı bir kenara bırakarak onların yanında olmayı becerebilmemiz gerekir.

Bu noktada, siyasi ortamı germeden, tansiyonu yükseltmeden, bel altı vurmadan, birbirimizin yüzüne bakamayacak hale gelmeden siyaseti sürdürmeyi becerebilmemiz gerekir. Bu yöneticisinden siyasetçisine ve en sıradan vatandaşımıza kadar, hepimizin olabildiğince sergilemesi gereken tavırdır.

Ankara’nın tek derdi, Yalvaç’a ve Yalvaç gibi yerlere kaynak yollamak falan değildir. Aksine, büyük şehirler varken, küçük yerleşim birimlerine olabildiğince az kaynak aktarmaktır. Zira, nüfus ölçeğinden bakıldığında, hizmetlerin etkin bir şekilde yürütülmesi bakımından, küçük yerleşim yerleri ciddi bir dezavantaja sahiptir. Ancak, bu yerleşim yerlerinin daha çok göç vermemesi, ülke ekonomisine daha çok katkı sunması için verilecek kamu yatırımlarına daha çok ihtiyacı olduğunu anlatmak
gerekir. Bunu anlatmak için de, o şehrin, temel meselelerine odaklanması ve bıkmadan usanmadan o temel sorunlarının çözümünü istemesi gereklidir.

Kendi siyasi hesapları için her gün birbirini, siyasi aktörlerini, yöneticilerini şikayet etmekle, onlarla kavga etmekle vakit geçiren bir şehrin istenen kaynakları elde etmesi mümkün değildir.

Bu işin kamu kısmı iken, diğer kısmı da özel sektörle ilgilidir. Özel sektör de yatırım yapmak için uygun yatırım ortamını arar, araştırır, bulduğunda da yatırımını yapar.

Bir şehrin özel yatırımları çekebilmesi için de yine ayrıyı gayrıyı bir kenara bırakması ve şehrin ekonomik menfaatleri için eşgüdümlü hareket etmesi önemlidir. Meşhur sözdür, bilirsiniz, “Kavgalı eve kız vermezler”… Bu nedenle, Yalvaç’ın artık, dışarıdan daha net biçimde gözlenen bu kavgalı görüntüsüne bir an önce son vermesi gereklidir.

Yetmişli yıllarda sağ-sol kavgasıyla enerjisini harcayan Yalvaç’ımız seksenli ve doksanlı yılları Ertekinciler-Tekinciler kavgasıyla heba etti. Birinin yaptığını diğeri bozmakla uğraştı ve Yalvaç pek çok fırsatı kaçırdı.

İkibinli yılların başına geldiğimizde Erkan Mumcu gibi bir siyasetçiyi bakanlık seviyesine taşıyıp parlak yıllarını yaşayan Yalvaç’ımız, önce Tekinciler-Erkancılar kavgasıyla gücünü kaybetti.

Ardından, 2005’te Mumcu’nun AKP’den, 2007’de siyasetten ayrılmasıyla gücünü iyice yitirirken, bu kez pek çok grubun çekişmesiyle Yalvaç ne yazık ki Isparta’daki etkinliğini kaybetti.

Bu süreçte, Erkan Mumcu’ya, Haydar Kurt’a, Nevzat Korkmaz’a yapılan vefasızlığı, CHP’nin yıldız vekili İrfan Bakır’ın bizzat partinin Yalvaç teşkilatı tarafından genel merkeze şikayet edilerek adaylıktan düşürülmesini üzülerek izledik.

Bugün de Basri Sönmez’e, Mustafa Kodal’a yapılanları ne yazık ki, üzülerek izliyor, yapılanın onlara değil, esas Yalvaç’a büyük zarar verdiğini görüyoruz.

Bu isimleri beğenmiyorsak, hesabını seçim dönemi gelince hep birlikte sorarız.

Ama, bugün Yalvaç’a, Yalvaçlı’ya düşen seçilmiş isimlerimize ve çalışan-çalışkan bürokratlarımıza sahip çıkmak; şehrin temel meselelerinin çözümü için ayrıyı, gayrıyı bırakıp çalışmak, çabalamaktır.

Dünyaya ilham olmuş KAZAN-KAZAN (Win-Win) felsefesini kendimize rehber almalı, KAYBET-KAYBET (Lose-Lose) felsefesini artıp yırtıp çöpe atmalıyız.

Yoksa kaçan fırsatları geri getirmek mümkün olmayacaktır…

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.