logo

reklam

VİCDAN VE HAK DERDİ


admin
ozyalvac@hotmail.com

Uzun zaman önce bir büyüğüm bana bir yöneticilik teklifinde bulunmuştu. Teklif edilen görev ikamet ettiğim yere yaklaşık 120 km uzaklıkta idi. Görev yerine günübirlik gidip gelmem 240 km’lik bir mesafeyi bulacaktı. Bana haftada 2 gün gidip gelmemin yeterli olacağı söylendi. Teklifi değerlendirip cevap vermem de çok uzun sürmedi. Çünkü uzun yıllar almış olduğum yönetim eğitimi, deneyimlerim ve vicdani kriterlerim teklifi reddetmemi gerektiriyordu. Uzmanlık alanım “yönetim” olduğu için, teklif edilen görevin haftada 2 gün gidilerek yapılması rasyonel ve mümkün görünmüyordu. Görev yerinin iş ve insan potansiyeli, sorumluluk düzeyi de buna elvermiyordu. Yönetim biliminin ilkeleri bir yana, vicdani değerlerim de zaten buna izin vermiyordu. Günde yaklaşık 4 saatim yolda geçecekti. O yorgunlukla nasıl bir performans gösterecektim? Görevi layıkıyla yerine getirebilir miydim? Üstelik iş ve ailevi nedenlerden dolayı da orada kalmam mümkün değildi. Hakkını verememek, üstlendiğin makam ve sorumluluğun gereklerini tam anlamıyla yerine getirememek endişesi gerilmeme yetmişti. Tüm bunlar teklifi reddetmem için zaten yeter nedenlerdi. Ancak teklifi yapan büyüğüme bunu uygun bir dille anlatmam gerekirdi.

Öncelikle teşekkür ederek, çok yumuşak bir dille konuya giriş yaptım. Yönetim bilimin ilke ve gerekleri başta olmak üzere, vicdani kriterler ve bireysel ilkeler doğrultusunda (olabildiğince detaylı açıklamalar yaparak) maalesef görevi kabul edemeyeceğimi kendisine çok nazik ve üzgün bir dille ifade ettim. Yöneticiği büyüğümün kısa süreli şaşkınlığından sonra, kendisinden izin alarak saygıyla makamdan ayrıldım.

Bu olaydan kısa süre sonra duyduklarım ise beni ziyadesiyle üzmeye yetmişti. “Herkesin makam diye peşimizden koşup, bizleri arattırdığı yerde, bazıları kendini ne zannediyorsa görev kabul etmiyor. Bizim teklifimizi kabul etmeyenler, bir daha bizle asla çalışamaz” sözleri ise oldukça üzücü, bir o kadar da düşündürücüydü. Ancak yönetim bilimi, almış olduğumuz eğitim ve aile terbiyesinin gerekleri ise bizlere şunları emrediyordu; Bir işi sizden daha iyi yapacak birisi varsa oradan çekilebilmelisiniz. Layıkıyla ve adaletle yapamayacağınız bir işe asla talip olmamalısınız. İnanmadığınız bir işi sırf başkaları istiyor diye yapmamalısınız. Makamın çekiciliğini değil, görev ve sorumluluğun ağırlığını ve hesabını yapmalısınız. Kişilerin değil, vicdan, adalet ve hakkın emiri talep ve gereklerini esas almalısınız.. Çünkü hak, Hak’kın adıdır. Kişi ve makamlar geçici, oysa Hak daim olandır. Onun için kişiye değil, halka Hak’ka hesap verememe derdinde olmalısınız. Bir kişiyi memnun edeyim derken, halkın ve Hak’kın derdi yakıp, kül edebilir sizi. Onun için derler ki “yöneticilik ateşten gömlek gibidir, yaklaşanı ısıtır, ama giyeni yakar” diye. Bizim derdimiz de makam ya da birilerini ısıtmak değildi, halk ve hak’kın ateşinde yanmamaktı. Ne de olsa birilerini ısıtacak kişiler kolay bulunurdu zaten…

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...