logo

reklam

Şarkikaraağaç ve Kaçak Kazılar


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Prof. Dr. Mehmet ÖZHANLI

Isparta İlinin Konya’ya açılan kapısı ya da İç Anadolu’dan Batı Anadolu’ya geçişini sağlayan en önemli geçidi Şarkikaraağaç, tarihin en erken dönemlerinden günümüze dek kesintiye uğramayan yerleşimlere sahiptir. Güneyi ve batısı Anamas Dağlarıyla çevrili, Beyşehir Gölünün uzantısı olan ovanın ortasında Kızıl Dağ nazar boncuğu gibi durmaktadır. Tunç Çağı ve öncesi dönemlere ait yerleşim yerlerini, Beyşehir Gölüne doğru uzanan derin olmayan vadiler belirlemiştir. Höyük yerleşimlerinin tamamı ovanın içerisinde bulunmaktadır. Demir Çağı (MÖ 1200) Anadolu’da savaşların ve büyük göç dalgalarının sebep olduğu yeni bir yerleşim anlayışı yaratmıştır. Şarkikaraağaç’ta da ovadaki yerleşimler terk edilmiş dağların üzerine korunaklı surlarla çevrili kaleler inşa edilmiştir. Hellenistik ve Roma İmparatorluğunda yerleşimler kalelerden dağların eteklerine inmiş ve ova tamamen tarım arazisi olarak kullanılmıştır. Bizans ve Osmanlı İmparatorluk Dönemlerinde ise neredeyse köylerin tamamı yeniden Tunç Çağı höyüklerinin üzerine ya da yanı başına taşınmış ve ovanın büyük bir bölümü imara açılarak yerleşim alanlarına dönüştürülmüştür. Bu köyler, günüz köylerine evrilmişlerdir. Köylerin ve beldelerin bağlı olduğu Şarkikaraağaç ise Tunç Çağının en büyük yerleşimi olan, Fele Boğazından geçen Isparta – Konya karayolunun tam üzerinde bulunan Araklı Höyüğün yaklaşık 5 km batısına taşınmıştır. Karayolları tarafından yol yapımı için (!) tamamen tahrip edilen Araklı yerleşimi, Tunç Çağında Şarkikaraağaç Ovasının en büyük kenti idi. Ticaret yolunun tam üzerinde olan kent, büyük bir ihtimalle Neolitik dönemden itibaren yerleşim görmüş olmalıdır. Bu yerleşimin görevini üstlenmiş olan Şarkikaraağaç ilginç bir kent planına sahiptir. Dümdüz ovada kurulmuş olan İlçenin karma karışık planı özel bir beceri gerektirir(!). Ve bu karmaşık plan ovanın içine doğru genişletilerek devam ettirilmektedir. Anadolu’da MÖ 5. yüzyılda Mimar Hippodamos’un bulduğu ve kendi ismiyle anılan Hippodamik plan, Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemlerinde neredeyse kentlerin tamamına uygulanmıştır. Bu planın en iyi uygulandığı Neapolis, Anabura ve Enevre gibi kentler ilçe sınırları içerisinde bulunmasına karşın bunlardan yararlanılmamıştır. Ne yazık ki bu konuda geçmişle bütün bağlar koparılmış ve neolitik dönemde ortaya çıkan karmaşık, düzensiz plana geri dönülmüştür.

Bölgeye dadanmış definecilerin yaptıkları, oldukça verimli ovanın çarpık yerleşimlerle betonlaştırılması tahribatını geride bırakmıştır. Defineciler, son yıllarda en çok cinayeti Şarkikaraağaç’ta işlediler. Tunç Çağı (MÖ 3000 – 1200)  ve öncesi yaşamın tecrübe ve hikâyelerini katmaları arasında koruyan höyüklerde, Demir Çağın, dağların zirvelerine yapılmış kalelerinde, Hellenistik Krallıkların, Roma ve Bizans İmparatorluklarının klasik kentlerinde taş üstünde taş bırakmadan katlettiler ve etmeye devam ediyorlar. Selçuklu, Osmanlı ve diğer uygarlıklara ait binlerce tarihi eser, kazma darbeleriyle ve dinamit lokumlarıyla içinde barındırdığı bilgiyle birlikte vahşice patlatılarak öldürüldü. Şarkikaraağaç ilçesi ve köylerinde son iki yıldır definecilerin dinamitle patlattıkları eserler, Ekskavatör ve kepçelerle yaptıkları kaçak kazılar; kazma ve kürekle yapılan eski kaçak kazıları maalesef aratır oldu. Ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi, ilçe sınırları içerisinde bulunan bütün tarihi eserler geri dönüşü olmayacak biçimde tahrip edilmekte ve kaçırılmaktadır. Bu konuda en kısa zamanda ciddi önlemler alınmazsa, koruyacak eser ve geçmiş kalmayacaktır. Bu önlemi ilk alacak olanlar ilçede ve köylerde yaşayan halktır. Lütfen kültürünüze, sanatınıza, geçmişinize yani geleceğinizi oluşturan köklerinize sahip çıkınız.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...