logo

reklam

SAMOS KRALI POLYKRATES’İN KADERİ-KİBRİ

Bazı hikayeler vardır dinlediğinizde ya da okunduğunuzda “..aaa ne kadar tanıdık, bildik geldi” diye düşünürsünüz, hiç yoruma gerek kalmadan. Romalı düşünür/hatip M. T. Cicero’nun tarihin babası olarak andığı Herodotos’un, Pers İmparatorluğu ve Yunan kent devletleri arasında MÖ. 499–MÖ. 449 yılları arasında yapılan savaşları ve uygarlıkları anlatan kitabı “Herodot Tarihi” bu tür hikâyelerle doludur. Bodrum’da (Halikarnassos) MÖ. 484’te doğan Herodot, Anadolulu olmasına karşın ülkemizde pek tanınmaz ve okunmaz. Herodot’un tarihte aktardığı yaşanmış hikâyelerden, ders çıkartılırsa tekerrür eden birçok hata ortadan kalkar ve insanlar daha mutlu bir yaşam sürerler.

Herodot’un kader ve kibir üzerine aktardığı Samos Tyranı Polykrates’in hikâyesi bunlardan sadece bir tanesidir. Polykrates, cumhuriyetle yönetilen adanın yönetimini zorla ele geçirdi. Önce iki kardeşine de yönetimde pay verdi; sonra onları da ortadan kaldırarak bütün adayı kendi hükmünün altına aldı. Yönetimini pekiştiren Polykrates, değerli hediyeler gönderdiği Mısır Firavunu Amasis ile iyi bir dostluk kurdu. Oluşturduğu deniz filosuyla ve iyi okçulardan meydana getirdiği ordusuyla kısa sürede Ege Denizinin ve kıyılarının tek hâkimi konumuna yükseldi. Egenin diğer adalarında getirdiği tutsaklarla korunaklı surlar ve büyük yapılar inşa eden Tyran, kendinden söz ettiren büyük bir başarı ve zenginlik elde etti. Talihin sağladığı bu tür başarı ve hızlı yükselişin getirdiği zenginlik ve mutluluğun Tanrı katında bir imtihan olduğunu tecrübe etmiş olan Amasis, dostu Polykrates’e kapıldığı kibir konusunda uyaran bir mektup yolladı. Mektupta şunlar yazılıydı: “Bir dostun başarılarını öğrenmek tatlı bir şeydir. Ama senin bu büyük mutluluğun hoşuma gitmiyor, zira tanrıları tanırım ve ne kadar kıskanç olduklarını bilirim. Kendim için ve sevdiklerim için aralıksız bir mutluluktansa, bir başarılar ve başarısızlıklar karışımını yeğ tutarım ve insan ömrünün böyle nöbetleşe bir talihle sona ermesini dilerim. Çünkü girdiği her işten başarıyla çıkan bir kimsenin talihi zamanla ters döner, sonu fena gelir, ben başka türlüsünü hiç duymadım. Onun için sende bana inanırsan eğer, başarıların karşısında şöyle yap: Senin için en yüksek değerde olan ve kaybetmekten en çok üzüleceğin şey nedir, bunu seç ve uzaklara at, o kadar uzağa at ki, bir daha kimsenin gözüne gözükmesin. Ondan sonra da talih dönmediği ve sana tar olduğu sürece hep bu dediğim şeyi yap, kendini kurtar.” (Herodot Tarihi: III. 39-46; 120-125)

Dostunun uyarısını dikkate alan Polykrates, en çok değer verdiği parmağındaki altın kraliyet yüzüğünü atmaya karar verdi. Elli kürekli bir gemiye bindi, denize açıldı ve adadan iyice uzaklaştıktan sonra yüzüğü çıkardı ve gemidekilerin gözlerinin önünde denize attı.  Beş gün sonra saraya gelen bir balıkçı “… şu balığı tuttum; o kadar güzel ki geçimim bu işte olduğu halde, pazara götürüp satmaya kıyamadım; bu ancak senin gibi kudretli bir hükümdara layık bir yemek olur diye düşündüm; onun için sana getirdim.” Tyran, bu güzel davranışından dolayı balıkçıyı akşam yemeğine davet etti. Balığı kesip temizleyen aşçılar, balığın karnında Polykrates’in mühür yüzüğünü görünce sevinerek efendilerine koşup yüzüğü ona verdiler. Yüzüğü gören Polykrates oldukça şaşır. Bu işte tanrıların parmağı olduğunu anlayan Polykrates durumu dostu Amasis’e bildirir…

Amasis, mektubu okudu ve anladı ki, bir insanı kaderin pençesinden kurtarmak kimsenin harcı değildir. Polykrates’in sonunun kötüye varacağını anlayan Amasis, Samos’a bir elçi göndererek dostluk antlaşmasını bozduğunu bildirdi. Polykrates’in başına bir bela gelirse, dostluk uğruna kendi başının da belaya girmesini istemiyordu.

Polykrates yönetimi zorla ele geçirmiş, muhaliflerin bir kısmını öldürmüş, bir kısmını cezaevlerine atmış ve sürgüne gönderdiklerinin dışında kendisine karşı çıkanları ve şüphelendiklerini de kırk gemiye doldurarak Pers Kralı Kambyses’in Mısır seferine destek kuvvet olarak yollamış ve Kambyses’e bunları bir daha geri gönderme diye haber uçurmuştu. Saldırdığı kentlerde getirdiği tutsaklara büyük acılar yaşatarak ağır işlerde çalıştırmış ve kendisine ihtişamlı yapılar inşa ettirmişti. Zorbalıkla kurduğu krallığında taraftarı olan halkına büyük bir refah sunmuş ve kendisini de mükemmel adil bir hükümdar olarak görmüştü. İktidar hastalığına tutulmuş olan bu kibirli Tyran’ın yaptığı zulümler ve yaşattığı acılar üzerine kurduğu mutluluğu korkunç bir sonla ortadan kalktı.

Polykrates Tanrılardan, dostlarından ve kızından gelen birçok uyarıya kulak asmadan kibrinin ve açgözlülüğünün kurbanı oldu. Kızı, babasını havalara çıkarıldığını, Zeus’un onu yıkadığını ve Helios’un (güneş) ona yağ sürüp ovduğunu rüyasında görmüş ve gitmemesi için çok yalvarmıştı. Persli Oroites, açgözlü Polykrates’e bir elçi göndererek “kafanda büyük tasarılar varmış, öyle haber aldım ve para kaynakların tasarıların kadar büyük değilmiş …” Dediklerini yaparsa sandıklar dolusu altın vereceğini söyleyerek, onun Sardes’e (Manisa) gelmesini sağladı ve onu kazığa vurdurdu. Tyran’la gelen heyetteki Samoslu olanlar yapılanları anlatsınlar diye serbest bıraktı Oroites. Polykrates’in kazığa geçirilmiş bedeni havaya asılmış, Tanrı yağmurla yıkıyor; Güneş ışınlarıyla ısıttığı gövdesindeki nemi su buharına çeviriyordu.

Tanıdık geldi mi bu hikaye?..

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.