Son Dakika
Emhal Besi Çiftliğine bayan eleman aranıyor
Yalvaç’ın üreten ve üretken markası: DURUTÜRK
ELBENGİLİ PVC-Alüminyum-İnşaat’tan BAYRAM TEBRİKİ
Yalvaç’ta perde, tül ve nevresimin adresi: ERTEN…
Yalvaç’ta 15 yıldır el yapımı PİZZA’nın tek adresi: Dr. Pizza…
Yalvaç’ın kazanma ustası 10. seçiminden %95’le galip çıktı
Prof. Dr. Mehmet ÖZHANLI
Babil’de, MÖ 323 yılının Haziran ayında bir kişinin ölmesi, Makedonya’dan Hindistan’ın İndus Vadisine kadar geniş bir coğrafyada yaşayan milyonlarca insanın hayatını yaklaşık 300 yıl boyunca olumsuz etkiledi. Aç kalan, perişan olan, acı çeken, çalışan, savaşan milyonlarca insan, zevki sefa içinde yaşayan ve onların hayatları hakkında karar veren birkaç kişi. Bu yaman çelişkiyi anlamak ve anlatmak çok kolay değil. Bir kişi karar alıyor: “şunlarla savaşacağız” diyor milyonlar, ucunda ölüm olduğunu bildikleri halde itiraz etmeden savaşa gidiyor. Savaşın sonunda gidenlerin yarısı yaralanıyor ve ölüyor. Kalanlar, hayatlarını öldürdükleri ve kendilerini öldürmeye çalışan insanların çığlıklarını kulaklarında duyarak, her gece kâbuslarla uyanarak devam ediyorlar. Uğruna savaşıp öldükleri ise elde edilen ganimetleri sarayına taşıtarak zenginliğine zenginlik ve zevki sefasına yenilerini ekleyerek hareminde keyif sürüyor. Bu durum sadece Hellenistik Dönem için geçerli değildi, Neolitik Dönemden itibaren günümüze kadar dünyanın her yerinde böyleydi ve bu şekilde de devam edecektir.
İyi eğitim almış Büyük İskender öldüğünde 33 yaşında idi. Makedonyalı altı General, İskender’in mirasını aralarında paylaştılar. İskender’in yüzüğünü alıp naip olan Perdikas genel yönetimde kalırken, Antigonos Anadolu’nun, Antipatros Makedonya’nın, Ptolemaios Mısır’ın, Lysimachos Trakya’nın ve Selevkos Babil’in yönetimini aldı. Sorun yokmuş gibi geçen birkaç yılın sonunda generaller arasında ardı arkası kesilmeyen egemenlik savaşları başladı. Birbirlerinin kızlarıyla evlenip akraba olan bu generallerin her biri kendisini kral ilan ederek yönettikleri halkları birbirleriyle savaştırıp durdular. Egemenlik savaşlarıyla her anlamda mahvolan Yunanistan, Anadolu, Suriye, Mısır, Mezopotamya ve İndus Vadisine kadar olan farklı coğrafyalardaki milyonlarca insan, bu Makedon Generallerin kendi coğrafyalarında ne aradıklarını hiç sormadan koşulsuz bir biçimde itaat ederek onlar için öldüler.
Nasıl oluyor da Makedonya’nın Pella kentinde doğmuş biri, Yunanistan, Mısır, Anadolu, Suriye, Mezopotamya ve Hindistan gibi çok farklı coğrafyaların sahibi olarak kabul ediliyor. O öldükten sonra bu topraklar ve buralarda yaşayan milyonlarca insan yok sayılarak onun mirası olarak görülüyor. MÖ 546 yılından MÖ 334 yılına kadar bir arada barış içinde yaşayan bu halklar, Makedonyalı generaller için bir birini neden boğazlıyor. Kılıç zoruyla alınmış coğrafyaları ve buralarda yaşayan bütün canlıları kendi malı gibi gören birkaç kişiye bu yetkiyi kim veriyor? Tanrı olmasa gerek…
Bu kadar geniş bir coğrafyaya ve milyonlarca insana hükmetmek İskender’in ve Generallerinin başarısı mıydı yoksa itaat eden halkaların pasifliği miydi? Antik Dönem Yazarları ve Eskiçağ Tarihçileri hep İskender’in başarılarından söz ederler. Ona koşulsuz boyun eğen ve onun için canlarını ortaya koyan yönetilmeyi seven halkların yalakalıklarından pek söz etmezler. İskender’in bilgili ve karizmatik bir lider olması, halkları peşinde sürüklemiş olsun, peki o öldükten sonra Makedon asıllı generaller ve onların çocukları milyonlarca insanı kendi egemenlikleri için savaştan savaşa nasıl sürükledi? Onlar için farklı ırklardan, dinlerden ve coğrafyalardan yüzbinlerce insan canından ve yurdundan oldu. Yüzlerini bir kez bile görmedikleri bu yöneticiler için ölen binlerce insan. Tarihi yazanlar bu ölenlerden hep sayı olarak bahsettiler. Onların duyguları, hissettikleri ve yaşadıkları kimsenin umurunda bile olmadı. Sadece onların ölümüne ve öldürmelerine sebep olanların kahramanlığı üzerine yazılıp çizildi.
Her insan birey olarak kendisini oldukça akıllı, kurnaz ve bilgili görür. Aynı insan topluma karıştığında bir sayıya dönüşür. Toplum içerisinde kişiliğini ortaya koyamayan, sesini kimseye duyuramayan topluluğun hareketine ve ahengine uygun hareket eden bir varlık olup çıkar. Yuvarlanan kartopunun içerisindeki bir kar tanesi ya da coşkun akan bir selin önündeki saman çöpü kadar hükmü kalır. Gücü ele geçiren ve düzeni kuran kişi ise milyonlardan oluşan toplumları istediği gibi hareket ettirip rahatlıkla ölüme gönderebilir. Tarihin her dönemi için geçerli olan bu durumun en yeni örneği Adolf Hitler’dir. Peki, kendisini çok önemli ve akılı gören birey ve halklar bu durumun neresinde… Demek ki tarih, gücü elinde tutan ve halkları kendi çıkarları için kullanabilen kişilerin tarihidir, halkların değil…
Etiketler: Halklar » Hellenistik Krallar » Prof.Dr. Mehmet ÖzhanlıYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler