Son Dakika
Emhal Besi Çiftliğine bayan eleman aranıyor
Yalvaç’ın üreten ve üretken markası: DURUTÜRK
ELBENGİLİ PVC-Alüminyum-İnşaat’tan BAYRAM TEBRİKİ
Yalvaç’ta perde, tül ve nevresimin adresi: ERTEN…
Yalvaç’ta 15 yıldır el yapımı PİZZA’nın tek adresi: Dr. Pizza…
Yalvaç’ın kazanma ustası 10. seçiminden %95’le galip çıktı
Afyon Ovasını, Yalvaç Ovasından Çin seddi gibi ayıran Karakuş Dağlarının kuzeydeki Sultan Dağlarıyla birleşmesine yakın bir yerinde, fay hattının kırılmasıyla meydana gelen yarık ve fay hattı boyunca oluşturduğu derin vadi Hoyran gölüne kadar devam etmektedir. Yarılan kayanın içinde oluşan mağarada çıkan su, vadiye ve vadi boyunca yerleşmiş olan yerleşimlere can vermektedir. Avcı toplayıcı yaşamdan yorulmuş insanlar bol suyun çıktığı bu vadinin başlangıç yerine, vadiye hâkim bir noktaya Neolitik Dönemde (MÖ 6000) küçük bir köy kurarak yerleştiler. Avcılığa, hayvancılığa, tarıma ve bağcılığa uygun sırtını dağa vermiş bu köyde yaşayanlar, bir tarafta avcı kültürün özgürlüğüne diğer taraftan yerleşik hayatın bereketine sahiptiler. Yerleşik hayatla ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara karşı yeni aletler icat etmeyi başardılar. Taştan ve kemikten yaptıkları taş aletlerin yanı sıra kilden seramik üreterek günlük hayatlarına büyük kolaylık sağlayan kap-kacaklara sahip oldular. Toprağı işleyen bu köylüler bölgedeki diğer köylerle ihtiyaçları doğrultusunda sahip oldukları malları takas ederek ticareti fark ettiler. Neolitik Dönemde neredeyse bir mahalleden oluşan yerleşim, Kalkolitik Çağda bakır aletler kullanan, farklı meslek dallarına sahip insanların yaşadığı büyük bir köye dönüştü. Vadinin başlangıç ve bitişini oluşturan bu yerleşim Tunç Çağında (MÖ 3000 – 1200) Yalvaç Ovasındaki en büyük köylerden birine evrildi. Savaşların yaygınlaştığı Demir Çağının başlangıcında yerleşimin konumundan dolayı istilalara kapalı olan köy önemini kaybetmeden bu çağ boyunca varlığını devam ettirdi. Hellenistik Dönemde yerleşim biraz daha doğuya kaydı evlerin duvarlarında kerpiç yerine taş kullanılmaya başlandı ve daha büyük konutlar inşa edildi. Roma İmparatorluk Döneminde modern bir görünüm kazanan köyde düzgün büyük bloklarla yapılan tapınak ve konutlar dönemin zenginliğine yakışır güzellikteydiler. Bu dönemde büyük bir kente dönüşmüş olan Antiokheia’ya/Yalvaç’a bağlanan köy, hayvancılıkla Antiokheia tabakhanesine en çok deri sağlayan yerlerden bir oldu. Bizans Döneminde Hristiyanlık diniyle yaygınlaşan sade yaşam düşüncesi köyün Roma İmparatorluk Dönemi zenginliğinden eser bırakmadı. Bu dönemde köyün yeri biraz daha doğuya kayarak bu günkü Yarıkkaya Köyünün bulunduğu alana taşındı. Yeni konutların inşasında, yıkılan İmparatorluk Dönemi yapılarından devşirilen taşlar kullanıldı. Kurulduğu günden beri köy en geniş sınırlarına Bizans Döneminde MS 6. yüzyılda, ulaştı ve komşusu Köstük Höyüğe doğru yayıldı. Selçuklu ve Beylikler Döneminde aynı yerde varlığını devam ettiren köyde, bu dönemlere ait eserler günümüze maalesef ulaşmamıştır. Bu gün köyü ziyaret ettiğinizde çeşmelerin tamamında ve Camiler ile diğer yapıların temellerinde Bizans ve Roma İmparatorluk Döneminden kalan taşları görürsünüz. Osmanlı Döneminden günümüze Yarıkkaya ismiyle evrilen köy hala hayvancılıkta Yalvaç’ın önemli köyleri arasındadır.
Hellenistik Dönemden itibaren önemli bir tabakhaneye sahip olan Antiokheia’da/Yalvaç’ta 1925 yılında kurulan fabrika ile bölgenin en önemli deri malzemeleri üretilmeye başlandı. Bu fabrikanın kurulmasında büyük pay sahibi olan Almanların, Yalvaç ve köylerinde yaptıkları araştırmalarda, Yarıkkaya Köyünün bulunduğu vadinin başlangıcında zengin kömür yatakları olduğunu keşfettiler. Buradan çıkardıkları kömür ile deri fabrikasının buharlı makinalarını çalıştırarak seri bir üretim yaparak çok para kazandılar. Bu yataklarda hala kömür çıkarılmaktadır.
Neolitik Dönemde, Anadolu halklarıyla bir mahallede başlayan yaşam hiç kesintiye uğramadan günümüze kadar geldi ve devam ediyor. Zamana ve değişen koşullara kendini uyduran köy sakinleri, yönetimlerin değişmesiyle gelen yeni halklarla karışarak, oluşan kozmopolit nüfusu evlilik bağlarıyla yerelleştirip yeniden neolitik köklerden filizlenip dallanıp budaklandılar.
İlk yerleşimcilerin hikâyeleri değişen zamana ve yeni gelenlere göre yeniden yeniden örgülenerek kuşaktan kuşağa aktarıldı. Köyün eteğine kurulduğu Gelincikana Dağı için uydurulan “Gelincikana” mit’i gibi… Değişmeyen kırılan fay hattıyla yarılan kaya ve onun isim olduğu köy…
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler