Son Dakika
Emhal Besi Çiftliğine bayan eleman aranıyor
Yalvaç’ın üreten ve üretken markası: DURUTÜRK
ELBENGİLİ PVC-Alüminyum-İnşaat’tan BAYRAM TEBRİKİ
Yalvaç’ta perde, tül ve nevresimin adresi: ERTEN…
Yalvaç’ta 15 yıldır el yapımı PİZZA’nın tek adresi: Dr. Pizza…
Yalvaç’ın kazanma ustası 10. seçiminden %95’le galip çıktı
Solymos Dağı ve Termessos
Prof.Dr. Mehmet Özhanlı
Solymos’un (Güllük Dağı) zirvesinde kuşattığı bu kentin, Büyük İskender’in tüm uğraşlarına rağmen bir türlü alamadığı Termessos olduğunu bilen Antigonos, kaleye elçi gönderdi. Kaleye gelen elçi, generalin iyi niyet dileklerini ilettikten sonra; Generalin, “Termessos halkıyla bir problemi olmadığını kenti işgal etmek gibi bir düşüncesinin de bulunmadığını sadece kendisine ihanet eden kişiyi ve adamlarını teslim etmelerini istediğini” söyledi. Kale komutanın etrafını sarmış olan genç subaylar, elleri kılıçlarının kabzasında sert bakışlarla elçiye bakarlarken, kale komutanı gülümseyerek elçiye, oturup rahat etmesini ve yanındaki subaya da içecek bir şeyler getirmesini söyledi. Komutanın bu davranışıyla rahatlayan elçi, bakır tastan ikram edilen soğuk suyu birkaç yudumda içebildi. Kentin merkezinde büyük bir kaya kütlesine oyulmuş dev sarnıçtan getirilen buz gibi suda kışın doldurulan karın tadı ve kokusu hala gelmekteydi. Komutan, “kendilerine sığınıp yardım isteyen insanları Tanrı misafiri olarak kabul edildiklerini ve onların rızası olmadan başkalarına teslim etmelerinin mümkün olmadığını belirti. Bizim yerimizde Antigonos olsaydı, bu ahlaki durum da hiç kuşkusuz aynı şeyi yapardı. Bundan dolayı Termessosluların bu yaptığının da anlayışla karşılaması gerekir” dedi.
Elçi geri döndüğünde gördüklerini ve kale komutanın kendisine söylediklerini Antigonas’a iletti. Antigonas, geleneklerine bağlı, özgürlüklerine düşkün bu halkın kedilerine sığınan birini kolay kolay geri vermeyeceklerini tecrübelerinden biliyordu. Emir subayına orduyu saldırı için hazırlamasını emretti. Solymos dağına tırmanırken bile kayıplar veren ordu, kaleyi kuşatmak için kalenin etrafını dolanan geniş teraslar düzenlemeye başladılar.
Kalenin içinde bir tarafta uzun soluklu bir savunmanın hazıklıkları başlamış ve diğer taraftan da kentin yaşlıları ile gençleri içinde bulundukları durumu değerlendirmek için mecliste toplanmışlardı. Oturumun açılışını yapan yaşlı, değişen dünya ve insanlar hakkında uzun bir konuşma yaptı ve büyük bir risk aldıklarını belirtikten sonra asayı, yanında oturan kendisinden daha yaşlı olana verdi. Asanın başındaki Tanrı Solymos’un kabartmasında gezinen bakışlarını karşısındaki gençlere çeviren yaşlı, koltuğa çökmüş yorgun bedenini zorlukla kaldırarak kürsüye doğru yürüdü. Atalarımızın bu kutsal dağda bir kent kurmalarını Tanrı Solymos vahiy etmişti. İlkin, Tanrı Solymos’un evini, kentin yeri olarak belirlenen alanın en yüksek noktasındaki kayadan oyarak inşa ettiler. Evlerini, Tanrıya komşu olacak biçimde tapınağın etrafına yaptılar. Kentin içerisine dev sarnıçlar kazarak gökten yağan suyla beslendiler. Kentin etrafını aşılmaz surlarla çevirdiler. Bu Tanrı dağının zirvesinde Tanrının korumasında bütün Akdeniz kıyılarına hâkim oldular. Gözlerini perdelemiş yaşlılığın arkasından sızan ışıkla boşluğa bakan yaşlı, derin bir nefes alarak, sözlerine şöyle devam etti. “Açılışı yapan yoldaşında belirtiği gibi artık her şey değişti özellikle yeni silahlara sahip olanlara karşı eski usul savunmaların yetersiz kaldığını birçok kentten gelen haberlerden duyuyoruz, bundan dolayı bizlerde bu değişen koşullara uymak zorundayız” dediğinde çalan borazanlar kaleye saldırıların başladığını haber veriyordu. Gençler savunma alanlarına gitmek için hemen salondan ayrıldılar ve yaşlılar dua ettikten sonra işin ciddiyetini gençlere nasıl anlatacaklarını ve onları nasıl ikna edeceklerini kendi aralarında konuşmaya devam ettiler.
Surların üzerine yağmur gibi ok yağarken, ordunun içerisinde bulunan Hindular surlara dayadıkları merdivenlerden kaleye tırmanmaya çalışıyorlardı. Savunmada büyük bir deneyim sahibi olan kaledekiler, surlara tırmanan ve yakın olanlara büyük kayıplar verdirdiler, ancak hücumların ardı arkası kesilmek bilmiyordu. Karanlık çökmeseydi yorulmuş ve bitkin düşmüş kaledekiler daha fazla dayanamayacaklardı. Gece çıkan ve ordunun kamp kurduğu alana doğru esen rüzgârı fırsat bilen komutan tecrübeli birkaç askeri yangın çıkarmaları için kalenin dışına çıkarttı. Tutuşturulan kuru otlardan çıkan alevler fark edildiğinde çok geç olmuştu. Rüzgârın etkisiyle büyüyen alevler kampa yaklaşmış ve bazı çadırlar tutuşmuştu bile. Çadırları terk edip dağdan aşağı doğru koşan askerlerin yarattığı panik tam bir felaketle sonuçlandı. Gün ağardığında yanarak ölenlerden daha fazla askerin ezilerek ya da kayalardan düşerek öldüğü görüldü. Yaşanan kayıpları Antigonos’a rapor eden subayın anlattıkları onu deliye çevirdi. Bölgede bulunan kentlerin tamamına elçiler göndererek kendi yanlarında yer almalarını ve Termessoslularla bütün ilişkilerini kesmelerini bildirdikten sonra, subaya daha büyük bir hücum için ordunun hazırlanmasını emretti. Surların altının kazılmasını ve saldırıların en zayıf noktaya yoğunlaştırılmasını buyurdu. Bu arada elçinin yaşlıların durumdan rahatsız olduklarını ve Alketas’ı korumada çokta gönüllü görünmediklerini anlattığını anımsadı. Komşu kent İsinda da getirttiği kentin ileri gelenlerini kaledeki yaşlılara gönderdi ve söylediklerini gençler olmadan yaşlılara iletmelerini tembihledi. O günün tamamını saldırı hazırlıklarıyla geçiren ordu, yanan ağaçlar yüzünden ortadan kalkan siperleri bu sefer kazarak hazırlamaya ve oluşturulan teraslara yığınak yapmaya başladılar.
Sabahın ilk ışıklarıyla dağın eteklerine inmiş orduyu gördüklerinde, kaledeki gençler birbirlerini kutlayarak zafer borularını çaldırdılar. Hasar tespiti yapıldıktan sonra surlar ve savunma sistemi tekrar gözden geçirildi ve yeni önlemler almaya koyuldular.
Savunmayla uğraşan gençlerin yokluğunu fırsat bilen yaşlılar, Alketas’ı meclise getirttiler. Kendisine yardım etmeyi çok istediklerini ancak, karşılarındaki ordunun büyüklüğünü ve Antigonos’un inatçı karakterini iyi tanıdıklarını belirtikten sonra, başta Selge olmak üzere bölgede bulunan bütün kentlerin onun tarafına geçtiklerini ve tamamen yalnız bırakıldıklarını izah etmeye çalıştılar. Alketas, haince öldürülen kral naibinin kardeşi olduğunu ve kendisine yapılacak yardımların karşılıksız kalmayacağını uzun uzun anlattıktan sonra sığındığı Tanrı evinde asyl (iltica) haklarının karşılanmasını tekrarladı.
(devam edecek …)
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler