logo

reklam

Özyalvaç Gazetesi Arşivinden (Ruşen Özgül Özel)

Başyazı

Z.Ruşen ÖZGÜL

BİLİYOR MUSUNUZ?

Gazetemiz yayın hayatına siz hemşeri ve okuyucularımızın desteğiyle mükemmel bir şekilde devam etmektedir.

Bizim çalışmalarımız, gazetemizin çıkarılması pek çok hemşeri ve okuyucularımızın merakını mucip olmuştur. İşte size bu sayımızda kendimizden bahsedeceğiz. 60 bin nüfuslu ilçemizde bugüne dek kurulmamış olan matbaa tesislerini 1969 yılı başında kurmuş ve memleket hizmetinde bizlerde bir adım atmış olduk. Bütün iyi niyet ve çabalarımızın gayesi ve şahsi çıkarlardan ziyade sizlere hizmet memlekete hizmet olduğunu çalışmalarımızla göstermekteyiz.

Gazetemizde tüm bu iyi niyet çalışmalarımızın gayesidir. 3 Şubat 1969 tarihindeki iki sayfa ve haftalık çıkmaya başlayan gazetemiz sizlerin de desteğini gördükçe neşnüvema bulmuş, bu hale gelmiştir. Bundan sonra gittikçe gelişecek ve hizmetler verecektir. Şunu da söyleyelim ki; Isparta ilinde basılan ve yayınlanan en temiz, en dürüst ve en ciddi bir gazete olan gazetemiz siz hemşerilerimizin kutlama ve tebrikleri dışında resmi makamların da takdirini kazanmıştır. Bize gelen takdir ve tebrik yazıları, mektupları v.s. bizleri haklı bir gurura sevk etmektedir. Merakları zail etmek için şunu da söyleyelim ki bu gazete her hafta sadece 2 veya 3 kişinin çeşitli çalışmalarıyla alın teri göz nuru dökülerek yayınlanmaktadır.

Gazetemiz sahibinin hem sahipliğini, hem muhabirliğini aynı zamanda muharrirliğini yaptığı ve yorucu bir çalışma ile bütün bir haftasını verdiğini söylersek şaşmayınız.

Bir teknik elemanımız olan arkadaşımızın ilçemiz dışından olmasına rağmen sanki bir Yalvaç’lıymış gibi kendini, gecesini gündüzüne katarak vermesi cidden şayanı hayret bir şeydir.

Herkesin bildiği gazete kadrosu hiç değilse 5-10 kişiden meydana gelir.

Ama ne var ki Özyalvaç gazetesinde sadece ve sadece şu anda iki kişi var ve bu iki kişi ile sizlerin, resmi makamların takdirini toplayan gazetemiz vücuda gelmektedir.

Böyle imkânlara bile gazete olarak çıkışımız insanüstü bir gayretin ve sıradışı bir çalışmanın bir gayretin eseridir.

Tarafsız olmak yönünden de bütün dikkat ve itina gösterilmektedir.

Çoğu zaman, peşin hükümcü olan halkımızın şimşeklerini çekmekteyiz.

Biz gazete olarak herkesin her yerin kusurunu, düzeltilmesi yönünden burada yazmaktayız.

Fakat o hafta çıkan bir yazı, bizi sanki karşı taraftanmışçasına hücumlarla karşı karşıya bırakmıştır çoğu kez.

Çalışmalarımızı, bizleri, zahmet buyurup ziyaret nezaketinde bulunan hemşerilerimiz bizzat görmektedirler.

İşte bir Özyalvaç gazetesi manevi yönden böyle güç şartlar altında elinize kadar ulaşmakta.

Maddi yönü bizce önemli değildir.

Zira kendimizi adadığımız bu yolda bütün enerjimiz Millet ve Memleket içindir.

Z.RUŞEN ÖZGÜL

(11 Ağustos 1969)

 

Kurucumuz Ruşen Özgül (ortada), ilk Sorumlu Müdürümüz Cankut Taşkın (solda), matbaa sorumlumuz Yaşar Yaman (sağda)…

DOSTLARIN KAYBI

BİR DOST UĞRUNDA ÖLMEK ZOR DEĞİL. UĞRUNDA ÖLEBİLECEK DOSTU BULMAK ZOR.

İskenderun’da ekonomik krizler ile işimi kaybettiğim zaman düşünceler içinde iken yazdığım ve çoğaltarak hediye ettiğim bu sözü, kaybettiğim dostların anısına, siz Ispartalı okuyucularımıza hediye ediyorum.

Ölümlü dünyada insanların kırdığı kalpten çok, iyilikleri ve insanca yaşamları daha çok anılır ve ne kadar uzun süre yad edilirse, o kişi bu anlatımların süresi kadar uzun yaşar. İşte uzun yaşamak budur.

Bazı kişiler vardır vefatının ertesi günü unutulur, bazıları ise günlerce, aylarca, yıllarca hatta asırlarca anılır ve yaşatılır. Bu kişiler hayırlı işler yaparlarken bıraktıkları eserler de onlarla yaşar ve rahmetle anılırlar

Bu eserler bina, edebiyat, iyilik ve evlatları olarak yaşantısını uzatan, onu rahmetle anılmasını sağlayarak uzun yaşatan faktörlerdir.

Yazımın başındaki sözümü dünya yaşamına küsmüş ve insanlara kırılmışken yazmıştım. Zira Cenabı Allah’ın dostluğunu kazanmak en büyük hazinelerden birisidir. Bu dostluğu dar zamanımda yakınımdaki insanlardan gördüğüm maddi destekten ziyade manevi destek beni ayakta tutmuş ve ailemin bana karşı desteğine güç vermişti.

Böyle bir ortamdaki insanları saymam tabii ki bu sütuna sığmaz, ama siz Ispartalı okuyucularımın da yakınen tanıdığı bir dostum var ki, o da bana Isparta ile Yalvaç’ı ve onun halkını tanıtıp sevmeme yardımcı olan Kardeşim RUŞEN ÖZGÜL’dü.

Asker arkadaşım Ruşen’i Gazetecilik mesleğine iteklerken, onun bu işi başaracağını biliyordum.

Nitekim başardı ve görevini en iyi bir şekilde yaptı. Yalvaç’a ve Ispartalılar’a hediye ettiği ÖZYALVAÇ Gazetesi’ni, idaresine de kendi yetiştirdiği evladı Ömer Özgül’ü bırakarak, yaktığı aydınlık ateşi ve ATATÜRK ideallerinin yılmaz savaşçıları ile geçmişte olduğu gibi, gelecekte de yılmaz bekçilerinin nesiller boyu devamının olacağına inanıyorum.

Hatasız kul olmaz, ama kişinin yaptığı iş aynası derler. ÖZYALVAÇ Gazetesi’nin sevgili dostum Ruşen’in yansıttığı ışığı daha güçlü olarak yansıtacağına inanıyorum.  Karşılıksız insanlara ve topluma hizmet etmek ve karşılıksız sevmek, dost olmak her babayiğidin harcı değildir.

Seçilmiş olmak ve bu görevi idrak ederek hizmet etmek de ayrı bir meziyet ve kabiliyettir. Size, sizin tanıdığınız bir insanı tanıtmak kadar zor bir şey yok sanırım. Değerli Dostum, Kardeşim, Arkadaşım ve 45/6 Tertibimi sizlerin huzurunuzda saygı ile anıyor Cenabı Allah’tan makamının Cennet olmasını diliyor, Onun Rahmetinin üzerinde olmasını temenni ediyorum.

Ailesi, akrabaları, yakınları, dostları ve tüm Yalvaç halkı ile Ispartalı hemşehrilerimize baş sağlığı dileklerimi arz ediyorum.

ÖZKAN EKEKON

 

 

ACELECİ RUŞEN

Yaklaşık son otuz-otuz beş yıldır Ruşen 100 kilodan aşağıya sanırım hiç düşmedi. Onu yakinen bilmeyenler, bu hantal vücutla Ruşen’i çok ağır, hareketsiz değerlendirebilirler. Ama bu yanlıştır.

Ruşen aslında tez canlıdır. Durduğu yerde duramaz, bir yerde fazla oturamaz, hareketli ve acelecidir. Bu aceleciliğini ve tez canlılığını yaşamı boyunca sürdürdü.

Ruşen’in güzel bir zekâ yapısı var iken, acelecilik yaptı, öğrenime önem vermedi ve kesti. Hemen iş kurarak ve evlenerek hayata atıldı. Bu aceleciliği onun hayrına oldu tabii. Bir iş ve yuva kurdu. Yalvaç’ımızın kırk yıldır aydınlanmasında önemli bir yer almış bulunan “Özyalvaç” gazetesini kazandırdı Yalvaç’ımıza.

Alkol ile tanışması da bir aceleciliktir. Sık sık latife olsun diye takılırdım. Derdim ki, yahu be Ruşen sen şu zıkkımı hiç içmesen, yahut kitabına uygun içsen, inanır mısın 100 yaşını aşarsın ve “dalle” diyenlerin arasına girersin. Zira anne ve babasının doksan yaşı civarlarında öldüğünü, genetik kurallar gereği kendisinin onlardan fazla yaşayabileceğini söyler, takılırdım. Keh! keh! Gülerdi.

En bariz, uçuk tez canlılıkları yazılarında vardır. İlçemize yeni atanmış bir kaymakam veya herhangi bir kamu görevlisi, Ruşen’in rahlesinden geçerdi önce. Üzerinde durduğu, takip ettiği kamu görevlisi bir yanlışlık mı yaptı? Ruşen bu istenilmezliği ve yanlışlığı gördü mü? Artık Ruşen’i tutamazsınız.

Aceleci, tez canlı ruhunu gizleyemez ve hemen sergiler.

Kanıtı, sabıka kaydıdır. Baktığınızda Ruşen’in şahsi çıkarı için eleştirdiği, eleştiride ifrata kaçtığı bir tek olay bulamazsınız. Bir sahifeyi geçen sabıka kaydı hep takip ettiği, mercek altına aldığı kamu görevlisine Yalvaç halkının çıkarları için yaptığı haber, yazı ve sözlü çıkışlarından oluşmuştur. Ruşen’in bunların tekinde şahsi çıkarı yoktur. Nitekim vatandaşımız da Ruşen’in eleştirdiği bu kamu görevlilerini, Ruşen’den sonra muhakkak eleştirmişler ve Ruşen’i haklı çıkarmışlardır. Ancak Ruşen yukarıda da anlattığımız gibi aceleci olduğundan başlangıçta haksız bir görünümde kalmış, haklılığı hep sonradan anlaşılmıştır. Çünkü kırk yıldır hep takip ederim, hep sonradan haklı çıkmıştır, haklılığı anlaşılmıştır.

Zaten şahsi çıkarı olsa idi bir sahifeyi geçen sabıka kaydı olmaz, ama apartmanları olur idi. Ama gördüğünüz gibi apartmanları yok, onlarca apartmana bedel mirası “Özyalvaç”ı var.

Yakın bir anım ile özetlemek istiyorum:

Bir gün bir toplantıdayız, Ruşen’le aynı masadayız. Toplantıyı düzenleyenler üç kişilik bir divan oluşturmuşlar, hep onlar konuşuyorlar. Bir türlü katılımcılara söz sırası gelmiyor. Saat de ilerledi. Hala divan topu birbirlerine atıyor. Baktım Ruşen’de hareketlenme başladı. Haklı olarak itirazı var.

“Ruşen neyin var?” dedim. “Neyim olacak yahu! Biz bunları dinlemeye mi geldik? Yoksa onlar mı bizleri dinlemek için davet ettiler?”

Ruşen herkesin aklından geçirdiğini, ancak bir türlü söyleyemediğini dillendiriyordu. Ve haklı idi, yukarıda anlattığım sabıkalar meselesinde olduğu gibi. Durduramadım ve Ruşen patladı divana karşı:

“Yahu hep siz konuşacaktınız da bizleri buraya niye çağırdınız?” diye avazı çıktığınca bağırmaz mı?

Anımsıyorum, salon buz kesti. Ama.

Ruşen yine haklıydı, ancak aceleci idi. Tüm salon alkışladı, o da salonu terk etti gitti.

*****

Yine acelecilik yaptı.

Bizlerden önce öldü. Ama çok güzel ve sevenlerini, daha doğrusu yaşıtlarını, örneğin bizleri imrendiren bir ölüm biçimi ile öldü. Çekmeden ve hızlı ölüm.

Aydınlıklar içerisinde yat Ruşen (Ruşen, aydınlık demek zaten)…

Av. İsmail AKYÜREK (Merhum)

(Özyalvaç Gazetesi 12 Mayıs 2006)

 

(Çizim: Yusuf Ali Kalaycı)

OLDU MU YA RUŞEN!..

Özyalvaç, bu kez gecikmeli ulaştı adresime. 5 Mayıs’tan bu yana çıkan gazetelerin tümü 29 Mayıs’ta geçti elime. Ruşen’in iri yarı dudaklarını büzerek objektife bakan yüzüyle karşılaşınca bir yanım çöktü, buz gibi oldum.

Yıllardır bir aydın olarak Yalvaç’ta işlerin doğru dürüst yürütülmesi için savaşan bir insandı. Dileseydi kimselerin düşleyemeyeceği yerlere gelebilirdi.

Ancak doğru bildiği yoldan gitmek Ruşen demekti. Kişisel çıkarlarının hesabını yaparak küçülmektense bildiklerini savunarak yaşamayı seçti o.

12 Eylül döneminde yazdığı bir yazı nedeniyle ceza almış, gündüzleri işinin başında çalışmış, akşamları saat 19.00’dan sonra cezaevinde ertesi sabaha değin cezasını çekmişti.

O dönemde ilçemizde savcı olan Ekrem Alptekin anlatmıştı.

Bir akşam vakti acele acele yürüyen Ruşen’e sormuştu Ekrem Bey:

“Nereye Ruşen?”

“İkinci adrese!”

O günlerde bir banka reklamının savsözüydü bu söz. Ruşen, kendi durumunu tiye alırken bir yandan da olağanüstü dönemlerde demokrasiyi gerçekten sindirememiş ülkelerde aydınların, gazetecilerin yolunun cezaevlerinden geçtiğinin altını çiziyordu şakayla karışık.

Anadolu’da küçük kentlerde, beldelerde, ilçelerde gazetecilik yapmak gerçekten kolay değildir.  Halk böylesini seviyor, halkın nabzını tutuyoruz gerekçeleriyle gerçekleri saklayarak devrin yöneticilerinin dümen suyunda gidenler olduğu gibi kendisiyle ilgili her kararı halkın bilmesi için yöneticilerle kötü olmayı göze alan gazeteciler de vardır.

Ruşen ikinci türden bir gazeteciydi. Doğrunun peşindeydi; gerçeği yazmak için kimi zaman duygularını da işin içine katarak saldırırdı.

Yalvaç’a geldikçe uğrardım yanına.  Özyalvaç’ın daracık yazıhanesinde ilçedeki gelişmeleri kimi zaman gülerek kimi zaman söverek anlatırdı.

Bir gelişimde takılmıştım:

“Ne yani Yalvaç’a kim gelse haber oluyor. Benim gelişim haber sayılmaz mı?”

Gülmüş, sesini çıkarmamıştı.

Ertesi sayıda bu kez benim gelişimi haber yaptı. Beni sarakaya almak için mi, yoksa gönlümü almak için mi hala anlayamadım!

Zaman zaman yazı ister, benim yoğunluğumu bildiği için de ısrarcı olmazdı.

Doğrusu onun Yalvaç’taki renkli kişiliğinin yarattığı canlılığı arayacağım.

Baharın en güzel zamanında, güllerin bütün görkemiyle bahçeleri süslediği günlerde yapılır mı bu!

Sevgili dostum İsmail Akyürek’in dediği gibi yine acele etti.

Kim bilir belki de gül mevsiminde ölmek istiyordu!

Güller içinde yat sevgili Ruşen. Işığın bol olsun.

HİDAYET KARAKUŞ

(Özyalvaç, 19 Mayıs 2006)

 

*****

Bir karınca hikayesi ile çıktı yola.

1969’da İç Anadolu’nun ortasında bir ilçede, matbaa ve gazete kurmaya kalkmak ve bunu inatla sürdürerek ayakta tutmak…

Buna burun kıvıranlar da olabilir.

Bırakın gazeteciliği, 53 yıllık kaç tane işletme kurulduğu günden bu yana ayakta durabiliyor bu küçük ilçemizde? Ki para kazanmanın, mal ve mülk edinmenin mümkün olmayacağı bir tavırla gazetecilik yaparak 53 yıl ayakta kalmanın hiç de kolay bir iş olmadığını gazetecilik mesleğini tanıyanlar iyi anlayacaktır.

Bu zorlu yolculuğun ilk 37 senesinde her türlü çileyi, sıkıntıyı, baskıyı, zulmü görerek köklü bir Anadolu gazetesi mirası bırakan değerli kurucumuz, büyüğümüz, babamız Ruşen Özgül’ü 16 yıl önce ebediyete uğurladık.

Ülkenin en çalkantılı sürecinde 1969-2006 yılları arasında gazeteyi ayakta tutan, yetmişli yılların zorlu siyasi ortamında dimdik durarak görevini yapmaya çalışan, darbe dönemindeki baskılar nedeniyle gazeteyi kapatmamak için karın tokluğuna mücadelesini sürdüren, zorlu seksenler ve doksanlar boyunca gerek genel gerekse yerel siyasette muhalif bir çizgide Yalvaç’ın ve Yalvaçlı’nın hakkını savunmaktan vazgeçmeyen kurucumuza ve mücadele ruhuna layık olmak gayesiyle çaba vermeye devam edeceğiz.

Gazete olarak en önemli çizgimiz Yalvaç’ın ve Yalvaçlı’nın menfaatlerini korumaya devam edeceğiz.

Ruhun şad, mekanın cennet olsun…

ÖZYALVAÇ Gazetesi

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.