logo

reklam

Özgül’den Yaşlı Rahibin Kehaneti romanının değerlendirmesi

Süleyman Demirel Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Pisidia Antiokheia Kazı Başkanı Prof.Dr. Mehmet Özhanlı hocanın Yalvaç’ın tarih, kültür ve sanat hayatına kattığı sayılamaz katkıların üstüne bu yıl içinde olağanüstü bir zirve oluşturuldu.

Mehmet Özhanlı hoca tarafından kaleme alınan Yaşlı Rahibin Kehaneti isimli roman, Yalvaç’ımızın içinde bulunduğu Pisidia bölgesinde elde edilen arkeolojik verilerden kurgulanmış ve romanda anlatılan olaylar Yalvaç’ta, birçok köyünde ve Aksu’da bulunan Timbriadaile Zindan Mağarasında geçiyor. Kitabın yazarı Özhanlı, kitabın içeriğiyle ilgili olarak, “2008 yılından beri yürütmekte olduğum Pisidia Antiokheia Antik Kenti kazılarında, bölgenin ve ülkemizin geçmişine ışık tutacak, arkeolojik ve epigrafik çok sayıda materyal açığa çıkarıldı. Açığa çıkarılan eserler arasında, özellikle göksel dinler öncesi burada, yaşayan insanların inanç ve dini ritüelleriyle ilgili veriler dikkat çekiciydi. Bu arkeolojik ve epigrafik verilerden yola çıkılarak, Antiokheia ve çevresinde geçmişte yaşananların daha iyi anlaşılabilmesi için böyle bir roman kurgulandı. Kitapta geçen tarihsel olaylar, doğruluğuna bağlı kalınarak kronolojik olarak anlatılmıştır. Romanın kurgusu, Anadolu’da en çok karmaşanın yaşandığı ve büyük bir geçiş süreci olan M.S. 391 – 430 yılları arasını kapsamaktadır.

Anadolu’nun en köklü inançlarından birisi Ay Tanrısı Men’in kültüdür. Bu inancın en büyük merkezi, Pisidia Antiokheia Antik Kentine 5 km mesafede bulunan 1600 m yüksekliğindeki Gemen korusunda bulunmaktadır. Kendi döneminde haç merkezi olan Tapınak ve Kutsal Alan, Hıristiyanlığın Doğu Roma İmparatorluğunun resmi dini olmasıyla yakılıp, yıkılmıştır. Kutsal Alana, yeni dinin mabedi olan bir kilise inşa edilerek burası, Hristiyanlığın kutsal alanına dönüştürülmüştür. Roman, tamda bu geçiş sürecinde yaşanmış olaylar, değişim ve dönüşümler üzerine kurgulanmıştır.” notunu düşmüş.

Kitabı büyük bir merak ve ilgiyle okudum, zira bölgemizin geçmişinde yaşanan olayları, geçtiği yerleri, eski isimleri, bölge tarihiyle ilgili okuduklarımızla birleştirdiğimizde Yalvaç’a da bölgemizdeki tarihi yapılara da başka bir gözle bakmamıza vesile oldu.

Yalvaç’ın nasıl büyük bir tarihi altyapı üzerinde oturduğunu anlamak için romanın geçtiği bu kırk yıla dair veriler bile önemli ipuçları veriyor. Bir şehrin kadim olmasını sağlayan deliller, sadece tarihi eserlerle değil, o uzun geçmişten gelen kültürel özelliklerle, sosyal özelliklerle şekilleniyor. Bu anlamda, Yalvaç’ın ve Yalvaçlı’nın pek çoğunun farkında olmadığı bu kadim geçmiş ve kültürün anlaşılması bakımından bu romanın önemli katkı yaptığını düşünüyorum.

Roman, bu manada sadece Yalvaç’ta yaşayanlar için değil, bu bölgeyi tanımak isteyen herkes için ciddi bir rehber niteliği taşıyor. Bu noktada, kitabın şehrimizin ve bölgemizin tanıtımı açısından katkı yaratması bakımından önemli bir öneriyi dile getirmek istiyorum: Hızlı bir biçimde kitabın İngilizce, Fransızca, Almanca, Korece, İspanyolca ve İtalyanca versiyonlarının yayınlanması için kamusal bir destek oluşturulmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Gelelim romanın diğer önemli yönüne…

Roman yerel tarihi geçmişi anlatırken, birçok yerinde dinler tarihi, inançlar ve bunların sosyal, siyasal ve ekonomik hayata etkilerini bize okurken; hem geçmişte hem bugün, inanç sistemlerinin ve politikanın toplum üzerindeki etkisiyle ilgili de güzel bir beyin fırtınası yaptırdığını söylemek gerekiyor.

Kitabın bir yerinde yaşlı rahibin şu sözleri, toplumsal olayların tarihsel nedenselliğinin ne kadar önemli olduğuna da nokta atışı tespit yapıyor: “Biliyorum, hikaye uzun ve biraz karışık, ama geçmişte meydana gelen olayları ve yaşanmışlıkları iyi bilmeden, bugün başımıza gelenleri ve ileride gelecekleri doğru bir biçimde anlamamız mümkün değildir.” Bugün yaşadığımız birçok sorunun nedenlerini tespit etmekte sığ analizler yerine, biraz daha tarihi kökenleri de sorgulayarak nedensellik analizi yapmanın önemine güzel bir atıf yapılmış.

Romanda Yalvaç bölgesinde hakim olan Tanrı Manes ve Kybele Ana inancının Hıristiyanlığın Anadolu’da yayılması dönemindeki değişimine karşı toplumun kendince nasıl bir uyum süreci getirdiği anlatılırken, devlet yöneticileri için dinin nasıl etkili bir güç faktörü olarak kullanıldığını da anlayabiliyoruz. Batıda sekülarizm, bizde bilinen adıyla laiklik’in yaşanan hangi toplumsal sıkıntıların karşılığında insanlığın bulduğu güzel bir çözüm olduğunu da anlamamızı sağlayacak güzel bir dönem tarihi örneğini okuyacağınızı da burada söyleyebilirim.

Yine romanın çok önemli mesajlarından biri de değişim ve harekete yaptığı ince ve anlamlı vurgular: “Değişimin ve hareketin sürekliliği düşüncesini aklımızdan çıkarır, yani dünyadaki dönüşümü unutup kendimizi sonsuz görmeye başlarız. Oysa başlangıçlı olan her şey sonludur. Ve hiçbir şey ebedi değildir.” Bu da, tarihi yorumlarken, bugünü okurken ve geleceği değerlendirirken, nasıl bir bakış açısına sahip olmamızla ilgili olarak binlerce yıllık tarihi ve arkeolojik verilerin imbiğinden süzülen en özet ve yalın bir bakışı açışı oluşturuyor bana göre.

Ve kitabın altın mesajı, kitap boyunca verildikten sonra son sayfadaki diyalogda verilmiş ve bugün din ve toplum ilişkisinde yaşanan sorunların binlerce yıldır tekrar ettiğini de bizlere hatırlatmış: “Dinler ilk ortaya çıktıklarında ona inananlar saf, temiz ve dürüst duygularla bağlanırlar. Ancak, zamanla bu saflık kaybolur. Mezhepler, tarikatlar, tekkeler, zaviyeler kısacası her yer, insanları kandırma becerisine sahip olanların kurduğu cemaatlerle dolup taşar. Eğer bir din, kutsal kitabından ve peygamberinden kopmuş tarikat şeyhlerinin eline geçmişse o din artık peygamberin getirdiği din değildir ve sonu yakındır.”

Kitabın sonundaki Sözlük ve Bölge ve Yer Adları bölümünün de biz okuyucular için kıymetli bir katkı olduğunu ifade etmek gerekir.

Kitabı aldıktan sonra kısa sürede okudum ve bu yazıyı yazmak için biraz zaman geçmiş oldu. Ve kitabı tekrar okuma ihtiyacı hissettiğimi de ifade etmem gerekir. O zaman kitabın diğer farklı yönleriyle ilgili de belki bir değerlendirme yazısı yazma ihtiyacımız da oluşabilir.

Bölge tarihine ve kültürüne yaptığı katkılara böyle önemli bir edebi eserle de yeni bir katkı sunan Prof.Dr. Mehmet Özhanlı hocamızı kutluyor, kalemine ve emeğine sağlık diyorum.

Burada kitabın farklı dillerde yayımlanması için belediyemiz öncülüğünde bir kamusal katkının oluşumunu tekrar öneriyor, üzerimize düşenleri yapmaya hazır olduğumuzu da ifade etmek isterim.

Okurunun bol olması dileğiyle, Yaşlı Rahibin Kehaneti kitabını herkese tavsiye ederim.

Bülent ÖZGÜL

Etiketler: » » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.