logo

reklam

Özelleştirme Çözüm Değildir


Ünal Örnek
unalornek@hotmail.com

Her ülkeyi geleceğe götüren en önemli unsur bağımsız ekonomik güçtür. İçinde bulunduğumuz çağ her sektörde dijital bir dönüşümün yaşandığı çağ olsa da tarih boyunca yaşanan siyasi ve askeri oyunlar sadece şekil değiştirmiştir. Bir yanda emperyal ülkeler kendi menfaatlerine göre diğer zayıf ülkelerden globalleşme adına ayrıcalık bekleseler de, kendilerinin aleyhine gelişen noktalarda hemen yan çizmektedirler. Hatta en katı ekonomik ve sosyal tedbirleri almakta çekinmemektedirler. Dijital teknolojide de güç sahibi olan ellerindeki çeşitli araçlarla ülkeler geri kalmış ülkelerde ekonomide ve sosyal hafızada karışıklık yaratmada başarılı olmuşlardır. O ülkelerde ekonomi politikaları, sosyal politikaları altüst etmişler.

Bu ülkelerde ekonomik bağımsızlık yanında siyasi bağımsızlığı yok etmek için her yolu denemişlerdir. özellikle devlete güç verecek, devletin ekonomideki gücünü artıracak, halkın sosyal refahını artıracak kanalları tıkamanın yolunu açmışlardır. İktidar sahiplerine sahte güç verirken onları kapılar ardında sıkıştırmanın yolunu ellerinde tutmayı başarmışlardır. Elde edilen basın ve medya gücü ile halkı aldatırken, toplumu açlık ve sefaletin pençesinde biat etmeye zorlamışlardır.

Dünyayı şekillendirmeye çalışan emperyal çevreler uluslararası ekonomik kuruluşlardaki sahip oldukları güç ile ülkelere  ekonomik konularda yardım etmek yerine daha da zor duruma düşürecek adımlar atılmasına neden olmuşlardır. Şöyle bir düşünün ülkemizdeki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelere bugüne kadar izlenen ekonomik politikalarla nereden nereye geldik. Aslında 80 öncesini de düşünmek ve ülkeyi o günkü ekonomik sorunlara düşüren neler idi. Aslında bu süreçte yaşananlardan tüm siyasi ve ekonomik çevreler sorumludur. Devlet zarar ediyor. Bazı ürünler bulunmuyor. Ülke bir sente muhtaç edildi. sözleri acaba ne kadar doğru idi. O yılları yaşayan yağ kuyruklarında bekleyen biri olarak oynanan oyunu şimdi daha iyi anlıyoruz.

80’li yıllarla başlayan darbe dönemi ve onun gölgesinde şekillenen özelleştirme ve sonrası uluslararası kuruluşların boyunduruğunda yönlendirilen ekonomi bizleri bugünlere getirmiştir. Her ne kadar milli gelir arttı, sanayimiz gelişti, başta tarım olmak üzere birçok sektörde başarılar elde ettik dense de hiç te inandırıcı değildir. Sonuçlar bugün ortadadır. Özel sektör iş üretmektedir. İşine gelmeyen sermaye çevreleri kolayca bölge hatta ülke değiştirmektedir. Sanayi sektörü zordadır. Tarım sektörü hızlı bir çöküşün içine girmiştir. Küçük esnaf, küçük çiftçi ve iş bulamayan insanlar sıkıntılı günler yaşamaya başlamışlardır.

Şöyle bir çevrenize şehrinize bölgenize bakın  üretim adına kaç fabrika açılıyor. Ne kadar iş üretiliyor. Çeşitli kuruluşlar eliyle verilen proje destekleri piyasaya ve insanlara ne kadar yansıyor. Yatırımları kişi başına değerlendirdiğinizde geçmişe göre ne kadar başarılı olabiliyorlar. Şu an yaşadığım şehre baktığımda zaten az sayıda olan sanayi kuruluşları sallanıyor. Bazıları kapanıyor ya da son günlerini yaşıyor. Böyle giderse yenilerinin açılması da zor görünüyor.

Üretimden çok hizmet sektörü ağırlıklı olan AVM’lerden, devletin elindeki sağlık altyapısının tümüyle yönlendirildiği şehir hastanelerinden istihdamı artırması bekleniyor. Devletin elindeki az sayıda kalan tesisler ve doğal kaynakların özel sektöre satılmasının hesapları yapılıyor. Doğal denge ve kaynakların geleceği düşünülmeden paramparça edilen dağlardaki görüntüler yetmezmiş gibi ormanlar özelleştirmeye, kırsalda ve tarımda sorunlar çözülmüş gibi şeker fabrikaları düşünülmeden elden çıkarılmıştır. Özelleştirmelerdeki başarısızlıklara rağmen böylesi bir uygulama yeni sorunları da beraberinde getirecektir. Bugüne kadar yaşananlar karşısında yine kendimizi kandırıyoruz.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...