logo

reklam
16 Eylül 2023

KÖKTÜRK: “Alzheimer belirtilerine dikkat”

Yalvaç Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Elif Gökçen Köktür, son yıllarda giderek daha sık görülen Alzheimer hastalığının belirtilerine hasta ve hasta yakınlarının dikkat etmesi ve erken süreçte tedaviye başlanmasının önemli olduğu konusunda uyarıda bulundu.

1-30 Eylül Alzheimer Ayı kapsamında Yalvaç Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Elif Gökçen Köktürk ile söyleşi gerçekleştirdik.

Nöroloji Uzmanı Köktürk, “Alzheimer” hastalığı hakkında merak edilen sorulara şöyle cevap verdi:

Demans (bunama), herhangi bir nedene bağlı olarak kişinin günlük yaşamını etkileyecek şekilde beyin fonksiyonlarının bozulması ve kaybedilmesi olarak tanımlanmaktadır. Beynimiz hafıza (bellek) ile birlikte konuşma, anlama, dikkat, hesap yapma, farkında olma, karar verme, görme ve işitme dâhil birçok fonksiyonumuzu yönetir. Demansta bunların bir veya birkaçında kayıp olabilir. Yani demans sadece unutkanlık demek değildir. Özellikle ileri yaştaki kişiler hafızaya dair şikâyetlerle sıklıkla doktora başvurmaktadır. Bizler, polikliniğe unutkanlık şikâyeti ile başvuran kişilere neyi unuttuğunu sorduğumuzda neredeyse her seferinde “her şeyi” yanıtını alırız. Beynimizin karmaşık yapısının bilincinde olan hekiminiz sizin bu cevabınızla hemen size demans tanısı koymayacaktır. Hastanın günlük yaşamına ve bunları yerine getirebilme yeteneğinin ne kadar etkilendiğine ve biraz önce bahsettiğim diğer beyin fonksiyonlarına dair size birçok soru yöneltecektir. Teşhis koyarken son yıllarda biyobelirteç dediğimiz laboratuar ve görüntüleme teknikleri yardımcı olarak kullanılsa da, halen merkezde hasta ve hasta yakınından alınan öykü yer almaktadır. Bu yüzden muayeneye mutlaka hastayı sık gören ve mümkünse birlikte yaşayan, bakımını üstlenmiş kişiyle gelinmesi önemlidir. Çünkü bakımverenlerin hasta hakkındaki gözlemleri hekime önemli ipuçları verecektir.

Dünyada ve ülkemizde yaşam süresinin uzaması ve yaşlı nüfusun gittikçe artması sonucu bazı hastalıkların ismini çok sık duymaya başladık. Alzheimer Hastalığı bunların en popüler olanlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre demansı olan kişilerin %60-%70’inin Alzheimer hastalığı olduğu tahmin edilmektedir ve demansa yol açan hastalıklar arasında “Alzheimer Hastalığı” en sık görülendir. Öyle ki unutkanlık şikâyeti ile başvuran hastalar sıklıkla “bende Alzheimer mi var?” diye sorar. Alzheimer hastalığı ise klasik olarak ileri yaşın hastalığıdır, sinsi başlar ve yavaş ilerler. Alzheimer hastalığında en erken bozulan işlev bellektir yani ilk belirti unutkanlıktır. Kişi yeni bilgileri kaydedemez, kaydedemediği için de hatırlayamaz. Başlarda eşyaları koyduğu yeri, bir işi yapıp yapmadığını unutan, isimleri karıştıran kişi aynı soruları tekrar tekrar sormaya, yeni tanıştığı kişileri veya yeni yaşanan olayları hatırlamamaya başlar. Polikliniğe başvuran kişiler tarafından sıklıkla dile getirilen “mutfağa gidiyorum, ne için gittiğimi unutup geri dönüyorum sonra hatırlayıp tekrar gidiyorum” veya “elimde olan şeyi nereye koyduğumu unutuyorum sonra aklıma geliyor” gibi günlük hayatın hızlı akışı içinde dikkat dağınıklığına bağlı basit unutkanlıklar ile Alzheimer hastalarının bellek problemlerini karıştırmamak gerekir. Alzheimer hastaları kaybettikleri eşyayı uygunsuz yere koyar veya uygunsuz yerlerde arar, bulamaz. Unutkanlıkları günlük hayatın basit akışını etkileyecek karakterdedir. Hastalık ilerledikçe beynin daha önce bahsettiğimiz diğer fonksiyonları da etkilenmeye başlar. Zamanla hasta daha önce yapabildiği şeyleri yapamamaya (örneğin yemek yapma, örgü örme, para hesabı yapma), kendi evini tanıyamamaya, zamana uyum sağlayamamaya, kendi kimliğine dair (yaşı, medeni durumu gibi) bilgileri unutmaya başlar ve bedensel işlevlerde bozulmalar, davranışsal psikiyatrik problemler eklenir. Hastalığın evreleri arası geçişin net sınırı ve süresi yoktur.

 

Peki, beyinde ne oluyor da bu hastalık ortaya çıkıyor ve ilerliyor?

Beynin çeşitli bölgelerinde bazı zararlı moleküllerin birikmesinin hasara yol açtığı bilinse de, bu birikimin nedenlerine dair halen cevaplanmamış birçok soru vardır. Alzheimer hastalığının nedeni ile net söylenebilecek şey tek bir nedene bağlı olmadığı; genetik, yaşam tarzı, çevresel birçok faktörün rol oynadığıdır. Ailede Alzheimer Hastalığı olması genetik yatkınlık oluştursa da hastalığın ortaya çıkışında tek başına yetersizdir. Araştırmalarla kanıtlanmış risk faktörleri de mevcuttur. İleri yaş ve genetik yatkınlık değiştirilemez risk faktörleridir. Bunun yanında kalp-damar hastalıkları, diyabet, fiziksel aktivite azlığı, alkol kullanımı da hastalığın gelişiminde rol oynar. Bunların önemi değiştirilebilir, müdahale edilebilir faktörler olmasıdır. Akdeniz diyeti ile beslenme, egzersiz, tansiyon, kolesterol ve kan şekerinin iyi kontrolünün hastalığın başlangıç ve seyrinde olumlu etkileri gösterilmiştir. Diğer önemli nokta da yüksek eğitim düzeyi, bulmaca çözmek, dil öğrenmek gibi bilişsel fonksiyonları teşvik edici aktivitelerin hastalığın ortaya çıkışını geciktirdiği bilinmektedir. Ayrıca belirtmekte fayda var: Alzheimer Hastalığı bulaşıcı değildir.

Son 20-25 yılda gelişen teknoloji ile birlikte bu hastalığa dair bilgilerimiz artsa da maalesef Alzheimer hastalığı halen geri döndürülemez bir hastalıktır. Şu an için erken ve orta-ileri evrede başlanan tedaviler hastalığın ilerlemesini durdurmaz. Bu tedavilerde hastanın uyumunu artırmak, günlük aktivitelerinde daha uzun süre bağımsız olmasını sağlamak, davranışsal ve psikiyatrik problemleri azaltmak hedeflenmektedir. Bu sayede hastanın yaşam kalitesi artar ve bakıcının yükü de bir nebze hafifleyebilir. Tedavide sık yapılan yanlışlardan biri hasta veya bakıcıların bu ilaçları “fayda etmediği” gerekçesiyle bırakmasıdır. Söz konusu tedaviler kullanıldığı sürece etki göstermektedir. Bırakıldıktan 5-6 haftalık süreçte tüm olumlu etkileri kaybolur ve tekrar tedavi başlansa da geri kazanılamaz. Tekrar vurgulamakta fayda var: Hastalığın ilerlemesini durduran bir tedavi henüz yoktur. Hasta ve bakımverenlerin tedaviye dair beklentilerinin doğru zemine oturması önemlidir.

Son olarak Alzheimer Hastalığında bakımverenlerin yükünün diğer hastalıklara nazaran çok daha ağır olduğunu vurgulamak gerekiyor. Hastalık ilerledikçe bakımverenin sorumluluğu artar, hasta ile iletişim problemleri ortaya çıkar. Tuvalete gitme, yemek yeme gibi en basit işlevlerde bağımlı olabilen hastanın bakımının yarattığı fiziksel yorgunluğun yanında inatçılık, agresiflik gibi davranışsal problemler, sevdiklerinin zamanla gözlerinin önünde yabancılaşması da bakımverenleri psikolojik olarak yormaktadır. Bu nedenle kendilerini ihmal etmemeleri ve gerektiğinde sosyal ve psikolojik yardım aramaları önem kazanmaktadır.

Etiketler: » » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.