Son Dakika
Emhal Besi Çiftliğine bayan eleman aranıyor
Yalvaç’ın üreten ve üretken markası: DURUTÜRK
ELBENGİLİ PVC-Alüminyum-İnşaat’tan BAYRAM TEBRİKİ
Yalvaç’ta perde, tül ve nevresimin adresi: ERTEN…
Yalvaç’ta 15 yıldır el yapımı PİZZA’nın tek adresi: Dr. Pizza…
Yalvaç’ın kazanma ustası 10. seçiminden %95’le galip çıktı
İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim..
Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz veteriner hekimler için 1700’lü yılların ikinci yarısından itibaren bilinmektedir. Ancak ülkemiz ve dünyada bilinme boyutları ile ilgili sorgulama yaptığımız zaman, daha çok bilinmesi gerekenler olduğu anlaşılmaktadır. Kenelerle ilk yola çıkışım, 1979 doktora tezimle oldu, bunu özellikle 1986-2000 yılları arasında İngilizlerle yaptığımız 14 yıl süren, ülkemizde sorun olan, ancak İngiltere de hiç görülmeyen (!), görülme ihtimali olmayan kene kaynaklı bir sığır hastalığı üzerine Avrupa Birliği projesiyle, yine aynı dönemde yine 14-15 yıl süren kene kaynaklı farklı bir sığır hastalığı üzerine Almanlarla ortak bir proje (Almanlar 1933 yılından itibaren Anadolu’da; bizler sanki yabancıyız) ve arada kendi projelerimiz de olmak üzere, kenelerle yolculuğumuz devam etti… Tabii ki; bu arada dünyada bilinen kene tür sayısı, taşıdıkları hastalıklar artmış, teşhis yöntemleri, mücadele ve korunmada izlenecek yollar değişmiş. Bu gelişmelerle birlikte gelişmiş ülkelerin aksine, ülkemizde keneye bağlı insan ve hayvanlarda problemler artarak süregelmiş.. Bunun nedenleri üzerinde duralım!
Evet; 40 yıldır kimi zaman Avrupalılarla, kimi zaman yerli bilim insanları ile el ele ve kenelerle yürüyoruz. Peki, ülkemde 40 yıldır ne kadar yol alındığına baktığımızda; derler ya bir arpa boyu işte; o kadar!.. Peki! nerede yanlış yapıyoruz, neleri görmüyoruz, niçin yol alamıyoruz sorularının cevabını,20 yıl önce buldum ve 2000’li yılların başından itibaren yazılar yazdım; özellikle bu konuda yazdığım “insanın gözü neyi görüyorsa değeri o kadardır” “kime hizmet ediyoruz” “bilimsel istiklal savaşı” “biyosidler ve düşündürdükleri” ve “niçin Türkiye’de hastalıklarla etkili mücadele ve korunma yapılamamaktadır?” bunlardan sadece bir kaçı… Özellikle Avrupalı bilim insanları niçin Anadolu’da asırlardır cirit atmışlardır, bizleri çok mu seviyorlar? Yoksa bilimsel sömürü mü yapıyorlar! Bu yazıları yazmamdaki amaç araştırmacılarda doğruyu görme yaşını düşürmekti. Bilimsel bağımsızlığımıza giden yolları göstermekti. Ancak başardığım pek söylenemez. Tabii bu arada ülkemizde görmek için, araştırma vizyonu edinmek için gerekli olan, ne bilim insanı olma prosedürü, ne de araştırma kültürü yeterlidir. Özellikle üniversitelerde bilim insanı olma prosedürü, bilimsel kaliteden çok, sayısal verilere; puan ve takvime dayalı olduğundan, yine araştırma destekleyen kurum ve kuruluşların verilen projeleri, ülkeye ve bilime katma değeri yerine, grup ve siyasi politikalara göre kabul edildiğinden, ülkede uzun vadeli projelere dayalı araştırma kültürünün oluşması da imkansızdır. Elbette böyle bir kültürün olmadığı bir yerde, ne kenelerle ilgili, ne taşıdıkları hastalıklarla ilgili, ne de ülkedeki tüm sağlık sorunları ve çözümleri ile ilgili etkili araştırmalar beklenir. Zaten yok!
İşte kenelerle ilgili olarak da; bugüne kadar ülkede kenelerin her türlü boyutları ile çalışılmış ve haritalandırılmış verilere bağlı tedbirler yerine; havalar ısındı keneler ortaya çıktı, Kırım-Kongo hastalığı ve buna bağlı ölümler görülmeye başladığında, telaşla kurullar toplanır, çok bilgili bilim insanlarımız ve bakanlık bürokratları 18 yıldır olduğu gibi; üç aşağı beş yukarı aşağıdakine benzer tedbirleri açıklar:
Keneden Korunma Yolları:
TARLA, BAĞ, BAHÇE ÇALIŞANLARI, HAYVAN YETİŞTİRİCİLERİ, SAĞLIKÇI, ZİRAATÇI, JEOLOG, MADENCİ, ARKEOLOG, ARAŞTIRMACI, ÇOBAN (MECBURİ), KASAP, AVCI, PİKNİKÇİ, SPORCU (KEYFİ) gibi mecburi veya keyfi amaçla kırsalda, doğada çalışan veya dolaşan insanlarımız:
a- Giysilerde kol ve bacakların bilek ve boyun kısmı sıkı, sıkı kapalı olmalı ve giysiler açık renkli, mümkünse beyaz ve tonlarında olmalıdır. Özellikle pantolon paçaları, çorap içine sokularak ve hatta üzerine çizme giyilerek dolaşılmalıdır…
b- Türk Patent Enstitüsü Faydalı model tescilli kene elbisesi…(çok iltifat görmese de; geçmişte coronada giyilenlere benzer. Elbiseyi moda tasarımcılarla birlikte tasarlamıştık.)
c- Sahadan, araziden, kırsaldan döndükten sonra, vücutta (özellikle kulak içi ve çevresi, saç ve çevresi, koltuk altı, bacak araları, diz kapağının arka kıvrımları, göbek deliği ve diğer vücut kıvrımlarının arası) el ve aynalar vasıtasıyla; çocuklar da ebeveynleri (anne, baba, büyükleri) tarafından mutlak surette günlük kene muayeneleri yapılmalıdır.
d- Sahada giyilen giysilerle ev içinde dolaşılmamalıdır. Hemen çıkarılıp kene yönünden kontrol edilmelidir!
e- Düzenli vücut temizliği (banyo, taranma vs.) ihmal edilmemelidir.
f- Vücutta Kan emen bir kene tespit edilmiş ise, en kısa sürede çıkartılma işlemi gerçekleştirilmelidir!..
Kan Emen Bir Kenenin Çıkartılması İçin:
– Çok yakınlarda bir sağlık kuruluşu varsa hiç vakit kaybetmeden gidilmeli ve kenenin sağlık elemanları tarafından çıkartılması sağlanmalıdır…
– Şayet yakınlarda sağlık ocağı yoksa, kan emme süresi ne kadar uzarsa (özellikle ilk 6-12 saatten sonra), hastalık etkenini verme olasılığı o kadar artacağı için, hiç panik yapmadan kan emmekte olan kene aşağıda tarif edildiği gibi elle çıkarılmalı. Piyasada çeşitli isim ve fonksiyonlarda kene çıkartmada kullanılan fırsatçıların ürünlerinden satın alınmamalıdır!..
– Çıkarılacak olan kenenin kusarak içindeki bütün mikropları kan emdiği kişiye vermemesi için kan emen kenenin üzerine, asla ilaç veya herhangi bir kimyasal veya sabun köpüğü gibi herhangi bir madde dökülmemeli! Sigara ve benzeri yakıcılarla yakılmamalı!
– Kan emmekte olan kenenin elle çıkarılması esnasında, çıplak elle kene tutulmamalı, elle ezilmemeli! Kan emmekte olan kene ile parmakların direkt temasını önlemek amacıyla her yerde bulunabilen sadece ve sadece bir kağıt, bir bez parçası, naylon poşet, veya varsa bir pens, ya da bir cımbız ile ya da plastik eldiven takarak kan emmekte olan kene, kan emme noktasına en yakın yerden tutulup, dikkatlice dik olarak yukarı doğru çekilerek çıkarılmalıdır! Kolaylıkla çıkar, hiçbir zorluğu yoktur.
– Bu işlem esnasında kenenin halk arasında baş olarak bilinen, ağız organlarından bazıları deride kalsa da çok fazla önemli değildir! Önemli olan kenenin bir an önce kan emmesine son verilmesidir!
– Kene çıkarıldıktan sonra kenenin çıkmış olduğu deri kısmına vakit geçirmeden bol miktarda alkol, kolonya veya tentür di iyot gibi mikrop öldürücüler sürülmelidir. Çıkarılmış olan kene içinde yine alkol, kolonya veya sulandırılmış çamaşır suyu bulunan bir şişeye alınmalı ve acil olarak en yakın sağlık kuruluşuna getirilmelidir.
– Kene tutmuş her insan, ister kene çıkarılmamış, ister kene çıkarılmış olsun, her türlü durumda mutlak surette vakit geçirmeden en yakın sağlık kuruluşuna gitmelidir. Takibe alınmalıdır.
Oysa keneler sadece yaz aylarında değil, bahar ve kış aylarında da vardır, Kırım-Kongo kenesi Hyalomma marginatum gibi birçok sert kene (Ixodidae) kış aylarını (Ekim-Nisan) uykuda, inaktif halde geçirirler. Aktif oldukları (Nisan-Ekim) dönem de de, tür özelliğine göre; 1,2 veya 3 konakta olmak üzere sadece en fazla 1 ay konak üzerinde görülürler.. Diğer zamanlarını, gömlek değiştirmek ve yumurtlamakla geçirirler.. Bu bilgiler ışığında, mücadele ve korunma ülkemizde bugüne kadar yapıldığı gibi, yalnız hayvan veya insan üzerine geldiğinde değil, aynı zamanda daha etkili ve daha az çevre zararlılığı ile daha ekonomik olan inaktif olduğu kış aylarında ve aktif olduğu, fakat konak üzerinde bulunmadığı diğer zamanlarda da, mücadele veya korunma yolları aranmalıdır.. İşte bu noktada araştırmacı vizyonu devreye girmesi gerekir. Biz yıllardır her platformda EPİDEMİYOLOJİK bilgiler hastalıklarla mücadele ve korunmada esastır dedik. Kenelerle ilgili olarak ta; ülkede hangi kene türleri var, bunlar nerede, hangi konakta, ne zaman hangi haller de bulunuyor, hangi hastalık etkenlerini naklediyor, ayrıca bölgede hangi konaklar hangi hastalıklara karşı duyarlı ve yakalanma riskleri nedir gibi bilgiler bütün olarak korunma ve mücadelede esastır.. Tabii ülke çapında bu bilgilerin elde edilmesi için araştırmalar yapılmalı, elde edilen bilgiler çerçevesinde ülkenin vektör ve hastalıkları haritalandırılarak bütüncül kimlik kazandırılmalıdır. Ancak bu kimliğe göre mücadele ve korunma stratejileri geliştirilebilir. Ne yazık ki; üniversitelerimizde on binlerce profesör, doçent, araştırma görevlisi bulunduğu halde, bugün ülkemizde hiçbir hastalığın haritalandırılması yapılmamıştır. (Bizim yaptığımız; “Etçil Piliç (Broyler) Yetiştiriciliğinde Coccidiosis’in Epidemiyolojisi” ve yine çalışma grubu içinde bulunduğum “Türkiye’de Hypodermosis” hariç! Kenelerle ilgili vermiş olduğumuz onlarca proje TÜBİTAK ve diğer araştırma destekleyen kuruluşlar tarafından reddedilmiştir. Sebep, veri toplama olarak değerlendiren EPİDEMİYOLOJİ! Ancak bu konuda Sağlık Bakanlığında 1 genel müdür yardımcısı bizi anlamış (teşekkür ediyoruz) ve bakanlık olarak “Ankara ve Civarında epidemiyolojik olarak keneler ve kenelerdeki Kırım Kongo ve diğer hastalık etkenlerinin yayılışı” ile ilgili tip model 1 projeyi desteklenmiştir. Raporu örnek olması bakımından bakanlık ilgili birimine, değişen başkan (genel m dür) yardımcısı makamına sunduk.. Herhalde tozlu raflarda yerini almıştır! Sonuçlarıyla 1 doktora tezi olmak üzere, ayrıca makale olarak yayınlarımız var.)
Bugün KKKA hastalığında kenelerle ilgili sadece sığırlarda yapılan acarasid uygulamaları, gerçek anlamda mücadele ve korunma yöntemi değildir. Çünkü doğada yaban domuzu başta olmak üzere bir çok yaban hayvanı vektör kenenin larva ve nimf dönemini geçirdiği farklı konaklar vardır. Ayrıca sığırlarda uygulanan acarasidin yıllar içinde hep aynı olması, başta kenede ilaca karşı direnç kazanımı olmak üzere, ete ve süte etken maddenin geçip geçmemesi, kene üzerine etkinliği ile, çevrede ilaç atık kalıntısına bağlı olarak diğer kene ve sivrisineklerde de direnç kazanımları, yine doğadaki tüm yararlı canlıları yok ederek eko-sistem dengeleri üzerine detaylı çalışmalar bulunmamakta.. Bir de bildiğim kadarıyla milyonlar harcanarak hazırlanan KKKA AŞISI vardı(!)… Ama uygulama yapılıyor mu? Sonuç olarak; gerek vektör olsun gerekse hastalıklarla ilgili gerçek anlamda EPİDEMİYOLOJİK çalışmalar olmadan, hastalıklar haritalanmadan, ne ülkemize sahip çıkabiliriz ne de etkili mücadele ve korunma yöntemleri geliştirilemez. Selam, sevgi ve saygılarımla…
Prof.Dr. Zafer KARAER
Etiketler: Özyalvaç » Prof.Dr. Zafer KaraerYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler