logo

reklam

Büyük Ressamın “İnsan ve Doğa” Resmi, Estetik Yapmaya Gelmez


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Canlılar arasında bir yaratıcının olduğuna inandığını dile getiren ve onun yarattığı her şeyi, kendi yüzü de dahil olmak üzere değiştirmeye çalışan tek canlı insandır. Son yıllarda dünya üzerinde ama özellikle ülkemizde bir estetik furyası başlamış neredeyse herkes kendini kestirip biçtirip yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bu konuda kadınlar birbirleriyle canhıraş büyük bir mücadele içeresindeler. Ucu hafif kalkık düzleştirilmiş kemersiz burunlar, şişirilmiş dudaklar, doldurulmuş yanaklar, çizilmiş kaşlar, farklı renklere boyanmış ve modelli kesilmiş saçlarla birbirine çok benzeyen “Barbie Bebek” olma hastalığı Pandemiden daha da etkili. Kesilip biçilmekten, doldurulup şişirilmekten jest ve mimiklerini kaybetmiş yüzleri; alık bakan gözleriyle bu insanlar, artık Yaratıcının yarattığı o canlılar değiller, estetik uzmanları onları yeni baştan yaratıyor. Vücutlarını bir tuale çeviren bu sanatçı ruhlu(!) insanlar, yaptırdıkları ilginç dövmelerle; dumanlanmış Şamanist Rahipleri gibi ortalıkta dolaşıp pragmatist bir yaşam sürmekteler. Pandeminin getirdiği ölüm korkusuyla da bir zamanlar “Çiçek Çocuklar” olarak isimlendirilen “Hippiler” gibi “kendin için yaşa” diye bir haz felsefesi oluşturdular. Epikür, bunları görseydi tamamen yanlış anlaşılan felsefesinden nefret eder ve “haz” kelimesini bütün dillerden silmeye çalışırdı. Bu insanların felsefesinin temel kaynağı internet alıntılarıdır. Düşünmeyi gerektirmeyen, hızlı bir biçimde “copy paste” yapılabilen internet üzerinden; sabah, öğlen ve akşam üç vakit düzenli olmak üzere, günün her anında da olabilir Osho’dan, Konfüçyüs’ten, Budda’dan, Tao’dan, Mevlana’dan ve Kızılderili ata sözlerinden alıntılar paylaşan; yaşamın anlamını çözmüş bilge filozoflar(!) yetişti. Bu yeni oportünistler, rahatlıkla kendilerini gösterebilecek ve iyi his edebilecek cemaatlerde bulabilmektedirler. Bunların dini cemaatlerden ayrılan yanları sadece yaptıkları cem ve ayinleri “uygarlık” ve “modernlik” adı altında yapmalarıdır.

Büyük Ressamın yaptığı resmi beğenmeyip onu estetik ve peyzaj adı altında değiştirmeye çalışmak, çağın en büyük salgın hastalığı. Bireyin kendi bedenini değiştirmede inisiyatif kullanma hakkı olabilir. Kendini yeniden şekillendirmesi kendisinin bileceği bir şeydir. Ancak, doğaya estetik yapıp onu peyzajla değiştirmek hiç kimsenin tekelinde değildir. Çünkü doğa bütün canlıların ortak yaşam alanıdır. Estetik uzmanlarının insanları kesip biçerek, doldurup şişirerek yaratıkları güzelliği, doğaya uygulamaya kalkmak; geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan feci sonuçlar getirir.

Doğa, fazla estetik yapmaya gelmez. Bir yanardağın küllerinin üzerine kurulmuş olan Isparta’nın doğasına yapılacak yanlış bir peyzaj kentte yaşayan insanların tamamının sonu olabilir. Gölcük Yanardağının kül püskürttüğü ağzı, günümüzde bir krater göle dönüşmüştür. Bu yanardağ geniş bir alana yayılmakta ve yanardağın çok sayıda bacası bulunmaktadır. Çünür Tepesi ve Gölcük Gölünün hemen kenarında ki Pilav Tepe bunlardan en önemli iki tanesidir. Bu iki tepede, son püskürmede meydana gelmiş düz ovanın ortasında sivri tepeler olarak şekillenmişlerdir. Her ikisinin de üzerinde Roma ve Doğu Roma İmparatorluk Dönemlerine ait gözetleme kuleleri ile yerleşim yerleri hala görülebilmektedir. Özellikle Çünür Tepesi ve çevresi, Neolitik Dönemden itibaren yerleşim görmüş ve hiç kesintiye uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Tepenin üzerindeki camii ve türbe bunun en güzel örnekleridir. Tepenin yaklaşık 250 m batısında Süleyman Demirel Üniversitesinin Batı Yerleşkesi sınırları içerisinde kalan Tunç Çağı ve öncesine ait höyük yerleşimi oldukça önemlidir. Höyükteki yerleşim Demir Çağla birlikte Çünür Tepesinin üzerine ve eteklerine doğru kaymıştır. Çünür, Köyü mezarlığı antik yerleşimin ve nekropol alanın tam üzerindedir. Tepenin üzerinde açılmış yolların kenarlarında Roma İmparatorluk Dönemine ait yapıların duvarları görülmektedir. Badem ağaçlarıyla çiçeklenmiş olan bu volkanik tepe bir doğa harikasıdır. Eteğinde ve üzerinde bulunan antik yerleşimlerle de önemli bir arkeolojik alandır. Bu volkanik tepenin iş makinalarıyla düzleştirilip değiştirilmesi farklı doğa olaylarını tetikleyebilir. Tarihi eserlerle, doğal güzelliğin sentezlendiği böyle volkanik bir tepenin, Çünür Ovası içerisinde yanardağ bacası olarak korunması bütün Ispartalılar için tarihi bir sorumluluktur.

Büyük Ressamın yarattığı şeyin doğasını değiştirmek, bozmak hem insana ve hem de evrene büyük felaketler getirir. İnsana estetik yapmanın nasıl bir sonuç doğurduğunu görmek için Sanatçı Ajda Pekkan’a ve doğaya estetik yapmanın sonucunu görmek içinde dere kenarlarına kurulan yerleşimlerin akıbetine bakmak yeterlidir. Tabii ki bütün bunlar ders çıkarmayı bilenler için…

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...