logo

reklam

Onlar Neden Batıya Göçüyorlar?


Ünal Örnek
unalornek@hotmail.com

21. Yüzyılda özellikle Ortadoğu’yu içine alan bölgede büyük bir oyun projesinin uygulamaya konduğunu hep birlikte görüyoruz. Ortada bir savaş var. Ama savaşanların önemli bölümü dünyanın çeşitli bölgelerinden gelme paralı askerler. Tarihin önceki dönemlerinde olduğu gibi petrol bölgesindeki ülkeleri yeniden şekillendirme oyunları oynanıyor. İslam dünyasını kötü göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir de yaptıkları terör olaylarına İslamcı terör görüntüsünü yapıştırıyorlar ve İslamcı görünen işbirlikçiler de bunlara yardım ediyorlar. O ülkelerin bir kısım insanları muhalif gruplarmış gibi gösterilse de hiç inandırıcı görünmüyor.

Ortada terör örgütleri var ama onları destekleyen ülke dışından hatta farklı dinden ve ırktan insanlar. Ülkemizin de bile bile içine girdiği bu bataklık bilinmeyen ve görünmeyen sislerle örtülü. Bölgedeki akıllı yöneticilerden biri yahu biz ne yapıyoruz diyemiyor. Aksine bu oyuna alet oluyor. Liderlerin baskı ve şiddeti karşısında akıllı insanlar kral çıplak demeye bile cesaret bile edemiyor. Ülkelerinin gittiği yön neresi diye düşünmüyorlar. Ülkelerdeki yangın git gide büyüyor. Kardeş kardeşe düşman oluyor. Sonunun nereye varacağını bilmeden birbirini öldürüyor. Ülkelerdeki liderler yanlış bir söz ve karar ile ülkelerinin ve insanlarının geleceklerini tehlike altına sokuyor.

Yangın yerine dönen ve geleceği kararan ülkelerden insanlar akın akın kaçıyor. Üstelik çoğu Müslüman. Kaçmak ve göçmek istedikleri ülkeler ise hıristiyan ülkeler. İşin tuhaf tarafı başka dinden olanları kâfir diye öteleyenler ve dinin rantını elinden kaçırmak istemeyen insanlar bile bu kervana katılıyor. Kendilerini ya da aile bireylerini batı ülkelerine yerleştirmenin hesabını yapıyorlar. Hıristiyan dünyasının kendi dini ve yaşam kuralları ile yarattıkları demokrasi, insan hakları ve refah ortamından pay almaya çalışıyorlar. İnsanlar çocuk, genç yaşlı demeden her türlü kötü koşulu ve ölümü göze alarak batıya gitmenin hayalini kuruyorlar. 21 yüzyılın yüz kızartan insanlık dramları içinde göç yollarında hastalanıyorlar, ölüyorlar. Anılarını, sevdiklerini, evlerini ve varlıklarını, geçmişe dair ne varsa geride bırakarak, yanlarına eşya bile almadan göç yolunda biçare çözüm bekliyorlar. Batının kapısında ve Hristiyan dünyasından merhamet bekliyorlar.

Bugün ülkemizde kendi vatandaşımıza bile gösterilmeyen ilgi alaka ve desteğe rağmen bu insanlar batıya göçmekten vazgeçmiyorlar. Maddi imkânları olanlar her yolu denerken, imkânı sınırlı olanlar batı ülkelerinin eleme süzgecine katılarak topraklarımızı terk etmeye çalışıyorlar. Göç için kabul alan aileler yaşadıkları acı günleri geride bırakarak yeni yaşamlarını o ülkelerde nasıl sürdüreceklerinin hesabını yapıyorlar. Göç edilen ülkelerde her gün görsel medyada bu insanlara nasıl yaklaştıklarının ve insanlık dramlarını nasıl çözdüklerinin görüntüleri eksik olmuyor.

İnsani duyguları ön plana çıkan aktivistler, din adamları reklam ve gösteriş kokan dramatik tablo karşısında insanları kucaklarken, gözyaşları dökerken ve bu insanların hakları için yaptıkları girişimleri kare kare dünyaya dağıtıyorlar. Görüntü her ne kadar bu Müslüman insanlara kucak açmak gibi görünse de Hristiyan dünyasının merhameti, İslam dünyasının zalimliği şeklinde bir mesajı yayıyorlar. Sonuçta İslam karşıtlığını bir ölçüde destekliyorlar. Göçen ailelere de bakın biz ne kadar iyi insanlarız imajını veriyorlar.

Emperyalist ülkelerin kurduğu oyun ile güçlenen ve bir piyon haline dönüşen dindar görünen çevreler İslam dünyasının kötülemesine yol açacak eylemlerine devam ediyorlar. İslam karşıtı çevrelerin ekmeğine yağ sürüyorlar. Toplumda kutuplaşmayı ve bölünmeyi hızlandırıyorlar. Bilimde sanatta, edebiyatta daha birçok yetenek ve bilgi gerektiren alanlardaki insanlar bile özgürlük ve huzuru bulacaklarına inandıkları batı ülkelerine gitmenin hayalini kuruyorlar. İslam dünyası zaten az sayıda olan yetişmiş beyinlerini ve yeteneklerini ve insan birikimlerini kaybediyorlar.

Ülkelerdeki liderler bu insanların göçmelerinden pek rahatsızlık duymuyorlar. Belki de sıkıntı yaratacak, insanlardan kurtulduk diye seviniyorlar. Kendilerine karşılıksız biat eden, düşünmeyen, üretmeyen, doğruyu gösterme gücü bulmayan insanlarla yola devam edeceklerini sanıyorlar. Bu coğrafyada hesapları olan güçlü ülkeler Arap baharının kirli havasında sahte demokrasi ortamı içinde keyifle yarattıkları eserleri izliyorlar. Zayıflattıkları, böldükleri ülkeleri nasıl şekillendireceklerinin hesabını yapıyorlar.

Sonuçta İslam dünyasından gelen insanlar 21 yüzyılda oynanan bu kanlı oyunun kurbanları olarak akın akın batıya göçüyorlar. Ülkeler zayıflıyor. Güçsüz liderler kendilerini güçlü zannediyor. Emperyalist güçler demokrasi ve özgürlük adı altında yarattıkları acı ve kanlı tabloyu timsah gözyaşları ile izliyor. İslam dünyası güzel insanlarını ve gelecek nesillerini birer birer göz göre göre yitiriyor. Ama acı olan gerçekte kaybediyor.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...