logo

reklam

Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: DİĞERKÂMLIK…


Prof.Dr. Zafer KARAER
ozyalvac@ozyalvac.com.tr

Son günlerde okuduğum, bir psikiyatrist, aynı zamanda yazar, yönetmen, senarist ve oyuncu olan beğendiğim bir sanatçımız tarafından yazılmış anılarından örnekler sunduğu bir kitapta; “İstiklal Marşımız ve Bir Paltosuz Milletvekili” başlıklı yazımda milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, sırtında paltosu dahi olmadığı halde, o zamana göre bayağı yüklü miktarda kazandığı ödül parasını Hilal-i Ahmer (KIZILAY) bünyesindeki Dâr-ül Mesaiye bağışlamasını en güzel anlatan olağanüstü anlam yüklü o sihirli kelimeye rastladım: DİĞERKÂM veya DİĞERKÂMLIK.

İtiraf ediyorum, bugüne kadar bu kelimeyi okumamış, duymamıştım. Çoğumuzun da okuyup duyduğunu sanmıyorum, meğer o ne güzel bir kelime, ne güzel bir sıfat, ne güzel bir anlam taşıyormuş. Bununla birlikte bu kelime yazılışı çok doğru olmasa da “diğergam ve diğergamlık” olarak da karşımıza çıkabiliyor.

Diğerkâm, etimolojik olarak Farsça dīgar “başka (sı)” ve kâm “seven, sevgi, arzu sözcüklerinin bileşiğidir. Bu kelime Yeni Osmanlıca bir deyim olarak 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış, “’BAŞKA-SEVEN’ anlamını taşıyor, Türkçe ÖZGECİL (=Kişisel yarar gözetmeksizin başkasına yararlı olmaya çalışan) olarak karşılık bulmuş. Ancak özgecil diğerkâmı tam anlamıyla karşıladığı tartışılır. Çünkü diğerkâmlık, başka sevmenin veya özgecilin bayağı ötesinde, bireyin herhangi bir çıkar gözetmeden, dışarıdan ödül beklemeden, hatta bazen de bir bedel ödeyerek diğer bireylerin veya toplumun iyiliği uğruna fedakârlıkta bulunmayı prensip edinen bir tutumu ifade eder.

Diğerkâmlık karşısındakinin yerine kendini koyma veya karşısındakini kendi benliğine özüne yerleştirmek, onunla hemhal olmak, aynı yerde aynı derdi çeken olmaktır. Bu anlamlarıyla diğerkâm; karşısındakini anlayarak iletişim kurma davranış biçimi olan empatiden ayrılır. Diğerkâm kelimesi bir sözlük manalandırması dışında, tasavvuf ve felsefede de kendine yer bulmaktadır.

Tasavvuftaki diğerkâmlık da normal hayattakine benzer anlama sahiptir. Herhangi bir çıkar gözetmeksizin, koşulsuz başkalarına yardım etme anlamındadır. Kişinin başkalarını kendi nefsine tercih etmesidir. Kendinden çok başkalarını, yani diğerlerini düşünmesidir. Bencilliğe karşı olan diğerkâmlık cimrilik ve pintilik gibi kavramlara da karşıdır. Bu tarz davranışlardan da kaçınılması gerektiği diğerkâmlık anlayışının bir parçasıdır. Burada kastedilen düşünce, kendi gelişim ve gereksinimlerin kenara itilerek başkalarının çıkarlarını gözetmeye çalışmak anlamı değildir. Kastedilen düşünce, başkalarını da kendisi kadar düşünme, sevme anlamındadır.

Felsefede diğerkâmlık ise; Fransız düşünür filozof Auguste Comte(1798-1857) tarafından 1830 yılında ortaya atılan Altrüizm (Fr. altruiste) kavramı ile bir ahlak görüşü olarak yerini almış: “Başkalarının iyiliği için yaşama arzusu” olarak tarif edilmiş, ayrıca, toplumsal bir ilişki olduğu ve bireyle toplumun gerçek uyuşumuyla belirdiği, “başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetmek” ya da “diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışmak ve ‘bencillik karşıtı hareketlerde bulunmak” olarak da tanımlanabilmektedir.

Aslında, güzel dilimizde diğerkâm ve benzer kelimeleri anlamlı yerlerde sıklıkla yazmak, konuşmak, özellikle bu sıfata layık olanları üstünlük vasıflarıyla mükafatlandırmak, insanlarımızı iyi ahlak değerlerine; iyiye, güzele, doğruluğa, vicdani duygulara, hakikate, adalete, fedakarlığa, merhamete, kendinden önce toplumu ve başkalarını düşünmeye yönlendirmesi bakımından çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün ülkemizde yaşanılan afet ve felaketler, maalesef bir çok insanımızın iyi ahlak değerleri ile çok fazla donanımlı olmadığını göstermiştir. Bu yüzden afet ve felaketler çok daha yıkıcı ve çok daha kahredici olmuştur. Keza yine günümüzde seçim ortamında yapılan propagandalarda kullanılan üslup ve sıfatlar, iyi ahlak değerleri bakımından yıkıcı olmaktadır. İşte, toplumun yapı taşı insanımızın, karakter yapılanmalarında, ihtiyacı olan yukarıda sayılan üstün iyi AHLAK değerleri ile yoğurulmasında diğerkâm ve benzer kelimelerin, bir hamurun kıvam kazanması, kabarması için gerekli olan maya etkisinde olabileceğine inanıyorum. Hani derler ya: mayası, karakteri bozuk; işte bu ve benzer kelimeler mayayı da, karakteri de düzeltebilecek ve insanı insan yapabilecek en değerli sıfatlardır. Yani toplumda karakteri olumlu yönde yapılandıran önemli unsurlar olacağını düşünüyorum.

Evet, herkes Mehmet Akif gibi bir şair olamaz ama, herkes Mehmet Akif gibi diğerkâm insan olabilir. Hayatta ismin önüne alınabilecek, en önemli, en güzel, en değerli ve en insani sıfatlardan biri olan diğerkâm olduğunu düşünüyorum, çünkü alicenap, azıklı, baba, bağışçı, bonkör, cennetlik, cennetmekân, civanmert, cömert, değerbilir, dokuz körün bir değneği, fedakâr, feragatli, fukara babası, hamiyetli, hamiyetperver, hayır sahibi, hayırperver, hayırsever, hazımlı, hoşgörücü, hoşgörülü, imanlı, insaflı, insan, insan evladı, insancı, insancıl, insaniyetli, iyi kalpli, iyi niyetli, iyi yürekli, iyicil, iyilik perisi, iyilikbilir, iyiliksever, kadirbilir, kadirşinas, kişilikli, kişioğlu, lütufkâr, melek gibi, mürüvvetli, müsamahakâr, müsamahalı, oğuz, özgeci, özgecil, özveren, özverili, toleranslı, vicdanlı, yardımcı, yardımsever gibi insanı insan yapan benzer sıfatların önemli bir kısmını içinde barındırır. Peki! Günümüzde gerçekten diğerkâm insanlar kaldı mı? Esas mesele bu!

Prof.Dr.Zafer KARAER

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...