logo

reklam
01 Haziran 2022

Hemşehrimiz Kuyumcu’nun ilham veren başarı hikayesi

Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, hemşehrimiz Doç.Dr. Mevlüt Serdar Kuyumcu’nun başarılı kariyeri, SDÜ tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.

Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından yapılan İlham Verenler isimli çalışmada, hemşehrimiz Kuyumcu’nun başarıları şöyle aktarıldı:

GENEL BAKIŞ

Gençlik yıllarında en büyük hayali olan doktorluk mesleğini Tıp Fakültesinden 2012 yılında mezun olarak gerçekleştirdi. Araştırmacı kimliğinin verdiği ilhamla akademisyenliğe yöneldi. Bir akademisyenin eğitim hayatı ilk başta o kadar da kolay değildir diyebiliriz ancak o, azim ve umudunuzu kaybetmediğinizde bunun üstesinden rahatlıkla gelinebildiğini söylüyor. Ne yapmalıyım diye soranlara ise cevabı çok net: “Eğitim çetrefilli ve yorucu bir süreç ve ne yazık ki gelecek kaygısı motivasyonumuzu etkileyebiliyor. Ama şunu söylemek isterim.  İyimser olun. Yolun sonunda kötümserler kazansa bile, iyimserlerin yolculuğu daha iyi geçecektir.” Doç. Dr. Mevlüt Serdar Kuyumcu kendi eğitim hayatından kesitleri anlatırken senin de kendi kariyer serüvenine ışık tutmanı sağlıyor.

  1. İlk olarak kendinizi biraz tanıtır mısınız?

1987 yılında Isparta’da doğdum. 2012 yılında Hacettepe Tıp Fakültesinden Mezun oldum. 2017 yılında Ankara, Türkiye İhtisas hastanesinden Kardiyoloji ihtisasımı tamamladım. 2018 yılında Süleyman Demirel Tip Fakültesinde Doktor Öğretim Üyesi olarak göreve başladım. 2018 yılında Ankara, Türkiye Yüksek Ihtisas Hastanesinde Elektrofizyoloji Eğitimi aldım. 2021 yılında Fransa, Touluse Pasteur Kliniginde Elektrofizyoloji Eğitimi aldım ve Fakültemizde Elekrofizyoloji laboratuvarını kurdum. 2021 yılında Doçent Doktor olarak fakültemizde çalışmaya başladım. Yaptığımız bilimsel çalışmalar sayesinde 2019 yılında Türk Kardiyoloji Derneği tarafından Yılın En Başarılı 3. Genç Kardioyoloğu, 2020 yılında Türk Kardiyoloji Derneği tarafından Yılın en başarılı 2. Genç Kardiyoloğu, 2021 yılında Türk Kardiyoloji Derneği tarafından Yılın en başarılı 1. Genç Kardioyoloğu ödülünü aldım. 55 uluslararası makale yayınladım ve 239 atıf aldım makalelerime. Özellikle ritim bozukluğu ve koroner arter hastalıkları üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum.

  1.  “Yılın En Başarılı Genç Kardiyoloğu” birincilik ödülünün sizin için anlamı ne oldu? Neler hissettiniz?

Ödülü almak oldukça mutlu etti tabi. Bu ödül daha önce genellikle büyük şehirlerin büyük üniversitelerine gidiyordu. Uzun zamandır ilk kez bir Anadolu üniversitesine geldi. Bu ödülü bir Ispartalı olarak şehrimizin üniversitesine getirmek benim için ayrı bir mutluluk vesilesi oldu.

  1. Bu ödülü hangi çalışmalarınız sayesinde elde ettiniz? Yaptığınız bu çalışmalardan kısaca bahseder misiniz?

Bu ödül ülke çapında 35 yaş altında, en fazla bilimsel makale yayınlayan ve bilimsel faaliyette bulunan ilk üç kardiyoloğa verilen bir ödül. Yaptığım bilimsel yayın ve faaliyetler sonucunda bu ödüle layık görüldük. Çalışmalarımız genellikle kardiyoloji alanında ritim bozukluğu hastalıkları ve koroner arter hastalıkları üzerine oldu. Kardiyoloji anabilim dalı altında kurduğumuz Elektrofizyoloji ve Aritmi kliniği bölgedeki en yüksek hacimli merkez oldu. Kliğimizden edindiğimiz veriler ve vakalar üzerinden yaptığımız yayınlarla ödüle ulaştık.

  1. Şu anki mevcut çalışmalarınız ve hedefleriniz nelerdir?

Ritim bozukluğu hastalıkları 15 sene öncesine kadar kapalı bir kutuydu. Bu alandaki son yıllardaki teknolojik gelişmeler bu hastalıkların başaralı tedavi edilmesini sağladı. Kliniğimizde bunu uygulamak ve ilerletmek öncelikli hedefimiz. Sonrasında akademik olarak çalışmalarımızı arttırmak ve kliniğimizden literatüre yön verebilecek çalışmalara imza atmayı hedefliyoruz. En büyük sorumluklarımızdan biri de akademisyen olarak yeni doktorlar yetiştirmek. Bildiğim her şeyi öğrencilerime öğretmek ve benden daha iyi yerlere gelmelerine yardımcı olmak en önemli hedeflerimizden biri.

  1. Akademisyenlik düşünen arkadaşlarımız için tavsiyeleriniz ne olur?

Öncelikle dil çok önemli. Dil problemi mutlaka halledilmeli; çünkü akademik gelişmeleri takip etmek için, literatürü takip etmek için dil çözülmesi gereken bir unsur. En baştan okulda halledilmeli ama halledemiyoruz genellikle. Onun dışında yayın yapmak, bilimsel yayın yapmak. Akademik dili öğrenmek, akademik yöntemi öğrenmek başlarda çok zor olabiliyor. Özellikle yayın yapıldığında dergilerin bunu reddetmesi çok hayal kırıcı, heves kırıcı, hayal kırıklığına sebebiyet verici şekilde olabiliyor ama azmi kaybetmemek çok önemli.

  1. Zaman zaman motivasyonumuzu kaybettiğimiz anlar olabiliyor. Kendimizi ödevler, dersler veya gelecek kaygısı içinde buluyoruz. Böyle durumlarda kendimizi nasıl motive etmeliyiz, ne önerirsiniz?

Başarının bizim için motive edecek en büyük etken olduğunu düşünüyorum. Burada bizim için örnek olacak birçok hocamız var. Onlar nasıl yaptıysa biz de yapabiliriz. Hani bir eksiğimiz yok hepimiz üniversiteyi kazanmış, hepimiz bazı şeyleri başarmış insanlarız. Daha çok başaranlara göre tek farkımız azim. Tek farkımız motivasyon, pes etmemek. Başlangıçta herkeste bir heves oluyor, gözlerinde bir ışık oluyor, azim oluyor. Bunu kaybetmemek çok önemli. Bunu kaybetmeyenler gerçekten başarıya ulaşanlar oluyor. Ülkemiz için bazı faktörler var tabii ki. Her zaman başarılı olmak yetmeyebiliyor, iyi olmak yetmeyebiliyor ama siz iyi olursanız, elinizden geleni yaparsanız eninde sonunda bunu fark eden ve takdir edenler olacaktır.

  1. Fransa’da başarılı bir klinikte eğitim aldınız. Elektrofizyoloji laboratuvarını da üniversitemize,  Ispartamıza kazandırdınız. Bu kliniği açmak sizin hayaliniz miydi? ‘Bir hayalinizi gerçekleştirmişsiniz’ diyebilir miyiz?

Kesinlikle, kesinlikle… Ritim bozukluğu kliniğini kurmak ve büyütmek, buraya geldiğimizdeki en büyük amacımızdı üniversiteye gelirken. Ritim bozukluğu tedavileri son 10 senede, 15 senede çok yol almış tedaviler. Daha önce bizim için bir kara kutuydu. Yani sadece ilaç tedavisi ile çözebiliyorduk, çözmeye çalışıyorduk. Ama çoğu vaka da başarısız oluyordu. Ancak kardiyolojinin en fazla ilerleme gösteren dallarından biri şu anda elektrofizyoloji. Ve kliniğimizde, bu kliniği kurduk ve dünya şartlarını, dünya standartlarını yakalayabilecek seviyede büyütmeye çalışıyoruz işlerimizi . Isparta, Burdur, Afyon, Dinar, buradaki hastalarımızın çoğunun tedavi edildiği bir elektrofizyoloji kliniği haline çevirdik burayı. Bu emek gerektiren, her şeyi en başından yapmak gereken bir süreç oldu. Ama şu anda kliniği belli bir seviyeye taşıyabildik; bölgenin en büyük elektrofizyoloji kliniği olduk.

  1. Son olarak; mevcut öğrencilerimiz, mezunlarımız ve aday öğrencilerimize ne önerirsiniz? Başarıya ulaşmak için nasıl bir yol izlemelerini tavsiye edersiniz?

Öğrencilerimiz tıp fakültesine başladıklarında çok heyecanlı. Gözleri ışıl ışıl parlıyor. Sanki hepsi bir Aziz Sancar olacak gibi umut veriyor. Ama iş yoğunluğu ve gelecek kaygısı birçoğunun içindeki bu ışığı söndürüyor. Bu hevesi kaybetmemek en önemli şey aslında.

Akademisyen olmayı hedefleyen arkadaşlara verebileceğim naçizane tavsiyeler var.  Bilimsel metodu öğrenmek zor bir süreç. Öğrendikten sonra klinik araştırma yapmak, bunu bir makaleye çevirmek yayınlatmak ilk başlarda biraz zor olabiliyor. İlk yaptığım makale yayınlanmadan önce 9 bilimsel dergiden ret yedi. Ancak her hakemin yaptığı eleştiri size bir katkı yapıyor ve sonunda daha iyi yazmaya başlıyorsunuz. Bu süreçte azmi ve umudu kaybetmemek en önemli şey.

Eğitim çetrefilli ve yorucu bir süreç ve ne yazık ki gelecek kaygısı motivasyonumuzu etkileyebiliyor. Ama şunu söylemek isterim.  İyimser olun. Yolun sonunda kötümserler kazansa bile, iyimserlerin yolculuğu daha iyi geçecektir.

Etiketler: » » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.