Son Dakika
(Geçen haftadan devam)
Tarihsel sürece baktığımızda ise Dönüşümcü liderliğe verilecek en büyük örneğin Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK olduğunu görmekteyiz. Büyük Lider ATATÜRK, dönüşümcü liderliğin bütün karakteristik özelliklerini taşımaktadır. Yıkılmış bir imparatorluktan, her şeyi ile yeni bir devlet kurarak, yönetsel, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamda köklü bir dönüşüm süreci gerçekleştirmiştir. ATATÜRK’te Dönüşümcü liderliğin başat özelliklerinden; ortak vizyon oluşturma ve paylaşma, zihinsel uyarım ve yaratıcı olma, karizmatik etkiye sahip olma, etkili iletişim ve yüksek motivasyon becerisi, değişimin temsilcisi olma, duygusal dayanıklılık, cesur olma, risk alma, güçlendirme (yetkilendirme), esnek yönetim anlayışı, güvenilirlik ve öz-güven sahibi olma, ekip çalışmasına önem verme ve yaşam boyu öğrenme gibi özellikler bulunmaktadır.
Dönüşümcü liderlik anlayışına göre, lider izleyicilerinin ihtiyaçlarını, inançlarını, değer yargılarını değiştiren kişidir. Dönüşümcü lideri, organizasyonları, değişim ve yenilenmeyi gerçekleştirerek üstün performansa ulaştıran kişidir. Bu da liderin vizyon sahibi olması ve vizyonu izleyicilere kabul ettirmesi ile mümkündür.
ERÇETİN, transformasyonel liderlik olarak da adlandırılan dönüştürücü liderlikte, izleyiciler lidere güvenir, inanır, bağlılık ve saygı duyarlar. Lider, görevlerinin ve görevlerini iyi bir performansla başarmalarının öneminin çok daha fazla farkına varmalarını sağlayarak; örgütün veya grubun amaçlarını gerçekleştirirken kendilerine, gelişmelerine, başarılarına ilişkin algılarını; ilgilerin çok daha olumlu kılarak; çok daha üst düzeyde gereksinimlerini karşılamanın ancak örgütsel amaçlara ulaşarak mümkün olacağına inandırarak, izleyenleri değiştirir ve güdüler.
ERASLAN’a göre, yeni liderlik paradigması ve dönüşümcü liderlik “vizyon” kavramı ile geleneksel liderlik anlayışından ayrılır. Vizyon, dönüşümcü liderliğin önemli karakteristik özelliklerinden biridir. Örneğin, büyük lider ATATÜRK’ün aşağıdaki cümleleri onun ne kadar vizyon sahibi biri olduğunun göstergesidir: “Büyük davamız, en medeni ve en çok refaha kavuşmuş bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli bir inkılâp yapmış olan Türk milletinin dinamik idealidir.”
GÜLER’e göre de, yetişme süreci, faaliyetleri ve düşünceleri incelendiği zaman Mustafa Kemal ATATÜRK’ün; tam anlamıyla büyük bir “Dönüştürücü Lider” olarak ortaya çıktığı ve bu anlamda “tarihi” bir rol oynadığı rahatlıkla söylenebilir. ATATÜRK, çağının değişim dinamiklerini çok iyi anlamış ve “makro bir dönüşüm projesi”ni gerçekleştirmiştir. Bilindiği gibi, esasında “çağ dönüşümleri” temelde büyük bir “sosyal değişme”yi ifade etmektedir ve bunun da belirleyici faktörü “bilim felsefesi”ndeki değişmedir.
Yine ERASLAN’a göre, dönüşümcü liderin misyonu mevcudu korumak veya devam ettirmek değildir. Reformist, devrimci ve dönüşüm odaklı düşünen lider, izleyenleri yeni bir çevre yaratmak ve onu geliştirmek amaçlıdır. Tarihsel sürece bakıldığında, tarihe yön veren liderlerin ortak özelliklerinin çok cesur olmaları ve risk alma becerisi olduğu görülecektir. Büyük bir dönüşümcü lider olan ATATÜRK bu liderlere verilecek en güzel örnektir. ATATÜRK’ün cesur olma niteliği ve risk alma becerisi bütün yaşanında yüzlerce olayda, katıldığı savaşlarda ve aldığı kararlarda kendini göstermektedir.
Adına ister reform, ister tanzimat, isterse ıslahat diyelim, değişme veya geri kaldığı, gelişen “batı” karşısında “çağdaşlaşma” ihtiyacını hisseden Osmanlı aydınları veya yöneticileri, daha 1700’lerden itibaren bu anlamda bir çabanın içine girişmişlerdir. Birçok bilim adamı tarafından ayrıntılı bir biçimde incelenmiş olan Osmanlının bu değişim ve dönüşme çabaları niçin başarıya ulaşamamıştır? İşte bu soru, büyük bir çağdaşlaşma modelini yaratmış olan Atatürk’ün, Dönüştürücü Lider olarak tarihi rolünü de ortaya çıkarabilecek boyutta bir sorudur. Şüphesiz, buna verilecek cevap, Türk çağdaşlaşma tarihinde Atatürk’ün ya da onun önderliğinde gerçekleştirilen Türk İnkılâbının daha iyi anlaşılmasını da sağlayacaktır. Türk milleti, çağdaşlaşma sürecinde sanayi toplumunun akıl ve bilime dayalı bilim felsefesini ve onun bütün gereklerini Atatürk’ün dönüşümü ile alıp gerçekleştirebilmiştir. Osmanlı aydınları ve yöneticileri, askerlikten hukuka, idareden maliyeye çeşitli alanlarda yeni ve “batılı” kurumlar almaları ve bazı düzenlemeler yapmalarına rağmen, işe çağın bilim felsefesini alarak ve buna uygun bir eğitim sistemiyle “zihniyet değişimi”ni gerçekleştirerek başlayamadıkları için, yapılanlar köklü bir “değişim” ve “dönüşüm”e yol açmamıştır.
Sadece, askeri zafer, yarım kalmış bir başarı sayılırdı. Atatürk, askeri zafer ve bağımsızlığın ardından asıl zor soruna eğildi. İmparatorluk döneminde Türk etnik açıdan bile geri bırakılmıştı. Ümmet bilinci içinde yaşayan Türk halkı millet bilincine kavuşturulmalıydı. Giriştiği devrimlerle Türkiye’yi ulus-devlet, Türk halkını da ulus yaptı. Bu, millet kimliği unutturulmuş bir milleti Batı’nın çağcıl tanımlarına göre yeniden yapılandırmak, eski köhnemiş usuller yerine çağdaş medeniyet seviyesini esas alan genç bir milleti biçimlendirmek demekti. Mustafa Kemal’in bir lider olarak belki de en görkemli başarısı burada yatmaktaydı.
Yetişme süreci, faaliyetleri ve düşünceleri incelendiği zaman Mustafa Kemal Atatürk’ün; tam anlamıyla büyük bir “Dönüştürücü Lider” olarak ortaya çıktığı ve bu anlamda “tarihi” bir rol oynadığı rahatlıkla söylenebilir. Atatürk, çağının değişim dinamiklerini çok iyi anlamış ve “makro bir dönüşüm projesi”ni gerçekleştirmiştir.
Bu açıklamalar ve tarihi gelişim, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya çıkması ve toplumda, siyasal ve kültürel sistemde meydana gelen dönüşümün öncü gücü olduğunu, bunu yönlendiren lideri olduğunu ortaya koymaktadır. Yani, ATATÜRK, dönüştürücü lider özelliklerine sahiptir.
Entelektüel liderler, yönetim kavramı ve süreçleri konularında analitik düşünebilen, bilginin performansını sağlayarak değer yaratmaya odaklı, paylaşılan sorumluluk ve tersine yönetim anlayışını benimsemiş, takım üyelerini kendilerini motive edebilecek bir ortam yaratarak, kendini yönetme becerisiyle donatan ve kritik ve stratejik durumlarda kendi-kendilerine karar verici perspektifiyle gören liderlerdir. Entelektüel liderlik, geçmişin kalıplaşmış uygulamalarıyla, alışkanlıklarıyla ve atalet ile yetinmecilik kavramlarına karşı yoğun bir savaş veren, garanti ve güvenlik kültürlerini yıkan, paradigma geliştirme performansı yüksek, yaratıcılık ve esneklik süreçlerinde başarı kriterlerinin sınırlarını zorlayan liderlik modelidir. Değişim, teknoloji, insan ilişkilerine, sonuçlara ve topluma duyarlı, marjinal, sürekli sorgulayan, gerektiğinde karlı bölgeleri ve uygulamaları terk eden bir liderlik modelidir. Entelektüel liderler, orijinal düşünebilme, yapıcı mutsuzluk oluşturarak pozitif bakış açısı, geleneksel düşüncelerle baş edebilme, örgütsel buzdağının görünmeyen kısımlarına yönelerek sorunları çözebilme, yaratıcı paradigmaları ortaya koyabilme ve organizasyon mimarisini hızla yeni şekillere odaklayabilme gibi nitelikleriyle günümüze kadar bilinen liderlik modellerine meydan okuyan liderlerdir. Yine entelektüel liderler, gelişkin toplumsal süreç ve dinamikleri kavrayarak, olası sosyo- ekonomik trendleri izleyerek ve global bağlamda gelecek öngörüsü yaratarak hem dünyaya hem de bulunduğu yere sosyal duyarlılık yaklaşımıyla değer katmaya çalışan liderler olmaktadır.
Bu anlamda dünyanın dümdüz bilindiği bir bilim anlayışını ters yüz ederek, çağına ve yerleşik kurallar ile otoriteye meydan okuyan Galileo, ekonomik ve sosyal olarak gelişmeye ayak uyduramadığı gibi işgale uğramış bir ülkeye hayat vererek vatandaşlarını gelişmiş dünyanın bireyi haline getirme başarısını göstermiş Atatürk birer entelektüel liderdir.
Öğrenme arayışı ve bu konuda önderlik etme entelektüel liderin en önemli özelliğidir. Entelektüel liderler için, öğrenme ve en iyiye ulaşma kaygısı, her zaman çalışma önemli unsurlardır. Topluluğu kazanmanın en önemli koşulu, insanların yüreklerinin içini okumaktır. Buna en güzel örnek olarak, Atatürk verilebilmektedir. Atatürk, halkın içinden yetişmiş, halkın duygularını ve düşüncelerini çok iyi analiz edebilmiş, halkın nabzını tutabilmiş, kısaca halkın yüreğini okuyabilmiş ve bunu her zaman halka mal etmeyi bilmiştir.
Liderlerin önemli fonksiyonlarından biri çevrelerini enerji ve coşku dolu hale getirebilmeleridir. Buna motivasyon denmektedir. Motivasyon bireyleri harekete geçiren, sonuç almaya yönelten bir uyarı olarak tanımlanabilir. Etkin liderler olarak entelektüel liderler çevrelerine uyarı, esin ve enformasyon kaynağı olurlar. Mustafa Kemal Atatürk bu etkinin tipik bir örneğidir. Bu kaliteler insanları harekete geçirebilmek için entelektüel liderlerde bulunan kapasitelerdir.
Demokratik liderler otoriteyi başkalarına devretme konusunda gönüllü davranan, katılımı teşvik eden ve çalışanları etkilemek için bilgi ve iletişim gücünü kullanan liderlerdir. Bu liderler, plan ve politikaların belirlenmesinde, kararların alınmasında daima astlarının fikirlerini alırlar, onları karara ortak ederler.
Demokratik liderin otoriter liderden en önemli farkı, iktidarı kullanma tarzıdır. Onlar demokratiktirler. Her üyenin azami derecede işe karışmasını, iştirak etmesini temin etmeye çalışırlar. Üyeler arasındaki karşılıklı münasebetleri teşvik ve takviye ederler. Demokratik lider karar verirken, karar herkesi ortak etmeye gayret gösterir. İstişareye, başkalarının fikir ve düşüncelerine önem verir.
Bu çerçevede bakıldığı takdirde, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, monarşik bir yönetimin yerine önerdiği cumhuriyet modeli, demokratik niteliğinin en büyük göstergesidir. TBMM’nin kuruluşunda ve mecliste kanun yapımları sırasında, savaş koşullarına karşın, olabildiğince demokratik bir lider niteliğini sergilemeye çalışmıştır. O bu dönüşümü yaparken şu gerçeğin farkındaydı: “Milleti ve toplumsal zemini hazırlamadan inkılaplar yapılamaz.”
Bu nedenle ki, Atatürk, önderliğinin en görkemli ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni, öyle ilkelere dayandırmıştır ki, bu ilkeler tüm uygar insanlığın özlemini çekegeldiği demokratik toplumsal düzenin hem ulusal, hem de uluslar arası düzeydeki gereklerini, tutarlı, içtenlikli bir biçimde karşılayabilecek niteliktedir. Atatürk, bu ilkelere dayanarak ve yine tüm insanlığa örnek bir ulusal kurtuluş savaşıyla iç içe, tam anlamıyla bir “uygarlık tasarımı” (projesi) değerinde bir “demokratik toplum mühendisliği” sergilemiştir.
Tabiidir ki, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bütün dönemini demokratik olarak nitelemek yanlış olur, çünkü onun yaşadığı ve yöneticilik yaptığı dönem, bir yönetici için olağanüstü zor koşullara sahne olmuştur. Yirminci yüzyılın en büyük devrimcisi, Ulu Önder Atatürk de, Türkiye’de gerçek anlamda ilk modernleşme sürecine girişirken, işe otoriteden başladı. Toplum genelinde bir düzen ve Otorite sağlandıktan sonra, çabalar ulusal kimlik arayışı sorunu üzerinde yoğunlaştırıldı. Bu konular belirli ölçülerde de olsa bir çözüme kavuşturulduktan sonra da, siyasi eşitlik sorununun çözümlenmesine yönelik çabalara hız verildi.
Mustafa Kemal ATATÜRK, otoriterliğin ve diktatörlüğün doruğa çıktığı 1920-1930’larda olabildiğince demokratik davranarak halkın rızasını ve yapılan değişimlere katkısını sağlamanın lüzumunu kavrayarak hareket etmekteydi. Onun bu başarısını OZANKAYA, dönemin Fransa Başbakanı’nın ağzından şöyle aktarıyor: “Paşa, size nasıl hayran olmayayım. Ben Fransa’da laik bir hükümet kurmuştum. Bu hükümeti, Papa’nın Fransa’daki temsilcisinin yardımıyla papazlar devirdi. Siz ise bir halifeyi kovdunuz ve gerçek anlamında laik bir devlet kurdunuz. Siz bu bağnazlık içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz?” Bu sözlerden de anlaşılabileceği gibi, ATATÜRK gerçekleştirdiği dönüşüme halkın rızasını almanın yolunu, ortamı ve koşulları yönlendirerek bulmuş ve demokratik bir geçişle bu dönüşümü halka kabul ettirmiştir. Özellikle, eğitimsiz ve din konusunda oldukça tutucu olan bir topluma bunu zorla yaptırmanın imkanı yoktur. Öyle ki, Çok partili siyasi hayata geçiş konusunda ikinci deneme, Atatürk’ün öneri ve teşvikiyle 1930 yılında Fethi Okyar tarafından Cumhuriyetçi Liberal Parti kurularak gerçekleştirildi. Yani, ATATÜRK muhalif bir parti kurularak, eleştiri ortamının oluşmasını kendisi sağlamaya çalışmıştı.
Atatürkçü Düşünce Sistemi, öngördüğü ve gerçekleştirdiği toplumsal, siyasal ve ekonomik model itibarıyla evrensel değerlere de dayanan bir düşünce sistemidir. Değişim ve dönüşümü esas aldığı için de dinamik bir yapı arz eder. Akıl ve bilimi esas alan yaklaşımı ve İnkılâpçılık İlkesi hem düşünce sisteminin, hem de öngörülen toplumsal, siyasal ve ekonomik modelin çağdaş değişim ve dönüşümlere açık olduğunu gösterir. Nitekim, Atatürk 1925’te, “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle medenî bir toplum haline ulaştırmaktır. İnkılâplarımızın temel prensibi budur. Bu gerçeği kabul edemeyen zihniyetleri darmadağın etmek zarurîdir. Şimdiye kadar milletin dimağını paslandıran, uyuşturan bu zihniyette bulunanlar olmuştur. Her hâlde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamen kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, dimağa gerçek pırıltılarını yerleştirmek imkânsızdır.” diyerek; düşünce sisteminin çağdaşlaşma (ve demokratikleşme) hedefine işaret etmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, demokratik lideri güçlü kılan özellik, yönettiği gruba ya da topluma, söz hakkı vererek, onların da kabul edebileceği çözümleri uygulamaya koyarak, grubunun ya da toplumun kendine bağlılığını arttırmasıdır. O günkü şartlardaki büyük dönüşümü o topluma kabul ettirip, bugün İslam dünyasının tek modern ve demokratik devletinin temellerini atan ATATÜRK; bu yönü nedeniyle, hala milletinin gönlünde olmayı başarmıştır. Bu nedenle, başarılı bir demokratik liderdir.
SONUÇ
Lider özellikli yöneticiler yetiştirmek ve bunlar yoluyla örgütleri, toplumları yönetmek, yönetim alanının hep çalışılagelen alanlarından biri olmuştur.
Liderlik yaklaşımlarının farklılıklarına karşın, birçoğunun liderden beklentiler konusunda ortaklaşan bir çok yönünün görüldüğü, bu nedenle daha çok durumsalcı bir bakış açısının aslında en çok kabul gören yol olduğu ortaya çıkmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün hem bir asker olarak, hem bir devlet yöneticisi olarak, hem de bir insan olarak, farklı liderlik yaklaşımları ve özelliklerini taşıyan bir kişi olarak bu durumu en iyi şekilde örnekleyen lider olduğu görülmektedir.
Liderlik özellikleri, sadece kişilik özellikleriyle açıklanabilecek bir kavram olmaktan ziyade, liderliğin sergilendiği ortamın çevre özellikleri ve insanların beklentilerinin daha büyük etken olduğu bir etkileşimin sonucu olarak açıklanabilir.
Bu nedenle, bugün liderleri salt bir özellikleriyle ya da bir yaklaşımın bakış açısıyla değerlendirmekten ziyade, hem bütüncü hem de kompleks bir yaklaşımla değerlendirmenin daha tutarlı sonuçlar vereceği değerlendirilmektedir.
Dr.Öğr.Üyesi Bülent ÖZGÜL
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
Yalvaç Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
AKDEMİR. Ali, Entelektüel Liderlik, (http://www.isguc.org/entelektuel_liderlik.php)
AKİŞ, Yeşim Toduş, Türkiye’nin Gerçek Liderlik Haritası, Alfa Yayınları, İstanbul, 2004
ARSLAN, Ali, Türkiye’nin Modernleşme Sürecinde Atatürk, Türk Ordusu Ve Türk Askeri Elitleri, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, (http://www.insanbilimleri.com/makaleler/sosyoloji/Turkiyenin_Modernlesme_Surecinde.htm)
ARSLAN, D.Ali, Türk Dünyasında Toplumsal Değişme Ve Modernleşmenin Tarihsel-Toplumsal Temelleri: Bir Örnek Model Olarak Türkiye, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, (http://www.insanbilimleri.com/makaleler/sosyoloji/Turkiyenin_Modernlesme_Surecinde.htm)
BAYKAL, Adnan Nur, Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik Sırları, Sistem Yayıncılık, 16. Basım, İstanbul, 2004
DURAL, Baran, Atatürk’ün Liderlik Sırları, Okumuş Adam Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2004
ERASLAN, Levent, Liderlikte Post-Modern Bir Paradigma: Dönüşümcü Liderlik, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, (http://www.insanbilimleri.com/makaleler/sosyoloji/liderlikte_post_modern.htm)
ERÇETİN, Şule, Lider Sarmalında Vizyon, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000
EREN, Erol, Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, BETA Yayınları, İstanbul, 2001
ERGEZER, Bahattin, Liderlik ve Özellikleri, Ocak Yayınları, Ankara, 2003
ERGUN, Turgay, ATATÜRK ve Karizmatik Önderlik, Amme İdaresi Dergisi, Aralık 1981, Cilt: 14, Sayı: 4,
GÖKKAYA, Öznur, Bilgi Çağında Organizasyon Ve Dönüştürücü Liderlik, 2. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, www.ceterisparibus.net/kongre/kocaeli_2.htm – 28k –
GÜL, Hasan, Bilgi Toplumu Karizmatik Liderliğin Sonu Olur mu, 2. Ulusal Bilgi, Ekonomi Ve Yönetim Kongresi, http://www.ceterisparibus.net/kongre/kocaeli_2.htm
GÜLER, Ali, Bir Çağdaşlaşma Modeli Olarak Atatürkçülük, Kara Harp Okulu Bilim Dergisi, Yıl: 2003, Sayı: 2, (http://www.kho.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/bilimder/doc/2003-2/1_cagdaslasma.doc)
KARCIOĞLU, Fatih; ÇELİK, Mazlum, Askeri Örgütlerde Liderlik Eğitimi İle Liderlik Potansiyelinin İlişkisi, Kara Harp Okulu Bilim Dergisi, Yıl: 2003, Sayı: 2, (http://www.kho.edu.tr/enstitu/dergi/2003_2/makaleler/makale_2.doc)
KOÇ, Oktay, Bilgi Toplumu Bağlamında Entelektüel Liderlik Diyalektiği, 2. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, (http://www.ceterisparibus.net/kongre/kocaeli_2.htm)
KOÇEL, Tamer, İşletme Yöneticiliği, Beta Yay., 7. Baskı, İstanbul, 1999
MEMİŞ, Ekrem, Türk Kültür Tarihi, Konya, 1998, s. 3
OZANKAYA, Özer, Cumhuriyet Çınarı, T.C.Kültür Bakanlığı Yayınları, 1711, Atatürk Dizisi, 41, Ankara, 1994
UYGUÇ, Nermin; DUYGULU, Ethem; ÇIRAKLAR, Nurcan; Dönüşümcü Liderlik, Etkileşimci Liderlik ve Performans, 8. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, Nevşehir, 2000
YILMAZ, Hüseyin, Bilgi Çağı Sonrası Liderlik Modeli Olarak Entelektüel Liderlik, (http://www.ceterisparibus.net/isletme/makaleler.htm)
Etiketler: Atatürk » Dr.Öğr.Üyesi Bülent Özgül » ISUBU » Liderlik » ÖzyalvaçYorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER