Son Dakika
Emhal Besi Çiftliğine bayan eleman aranıyor
Yalvaç’ın üreten ve üretken markası: DURUTÜRK
ELBENGİLİ PVC-Alüminyum-İnşaat’tan BAYRAM TEBRİKİ
Yalvaç’ta perde, tül ve nevresimin adresi: ERTEN…
Yalvaç’ta 15 yıldır el yapımı PİZZA’nın tek adresi: Dr. Pizza…
Yalvaç’ın kazanma ustası 10. seçiminden %95’le galip çıktı
İnsanla diğer canlılar arasındaki en büyük fark nedir diye sorulduğunda, insanların çoğunluğu “düşünmek” diye cevap verir. Düşünebildiği için kendisini diğer canlılardan farklı ve çoğu zaman da üstün gören insan, gerçekten düşünebiliyor mu? Düşünme eylemi davranışlara yansımıyorsa, düşünmek hiçbir işe yaramaz. Düşünebildiklerini düşünüyorlar demektir.
Eğer insan gerçekten genel doğruda düşünebilseydi ve düşünebildiklerini uygulayabilseydi, hata yapmaz, büyük felaketler yaşamaz ve ders çıkarırdı. Ancak, geçmişte ve günümüzde yapılanlara bakıldığında insanın, hep aynı hataları tekrarlayıp durduğu görülür. Bu hatasını da “Tarih tekerrürden ibarettir” diyerek tarihe mal eder. Oysa tekerrür eden tarih değil hatalardır. Bunun en güzel örneği, deprem kuşağında yer alan ülkemizde yerleşim yerlerinin tercihi ve inşa edilen yapılardır. Neredeyse her gün ülkenin herhangi bir kentinde deprem olurken, hamaset nutukları atılarak bu oldukça yıkıcı ve öldürücü doğa olayı görmezden gelinir ve hiç ara verilmeden çarpık, kalitesiz ve oldukça yüksek binalar inşa edilmeye devam edilir. Günümüz teknolojisi ile deprem bölgeleri belirlenip risk derecelendirilmesi yapılabilmesine rağmen, bu durum hiç dikkate alınmaz.
Dünyanın merkezine ve en güzel yerine kurulmuş olan İstanbul, deprem olma riski en yüksek kentlerden bir tanesidir. Uzmanların bütün uyarılarına rağmen hiçbir somut, ciddi önlem alınmadığı gibi hız kesmeden kalitesiz yüksek yapılaşmaya devam edilir. Çarpık kentleşmesi, göğü zorlayan binaları, daracık cadde/sokakları ve yapı doldurulmuş meydanlarıyla(!) insanlar, deprem gerçeğiyle baş başa bırakılır. Bu kentte yaşayan insan sayısı, birçok ülkenin nüfusunu geride bırakacak kadar kalabalıktır. Kentin bu haliyle, olası bir depremde can kaybı milyonu geçebilir. Bu durum sadece İstanbul için değil, ülkedeki birçok kent ve diğer yerleşimler için de geçerlidir. O zaman düşünebildiğini iddia eden insan neyi düşünüyor. Birinci derece deprem bölgelerine yerleşim kuruyor ve hiçbir şey olmayacakmış gibi buralara gökdelenler inşa ediyorlar. Ve insanlar bu binalarda oturabilmek için tonlarca para ödeyerek birbirleriyle yarışarak satın alıyorlar. Ne bu binaları inşa edenler ne de bunlarda yaşamak için satın alanlar, bir deprem olduğunda tonlarca para ödeyip aldıkları bu evlerin kendilerine mezar olacağını düşünmezler. “Cahil Cesareti” diye bir deyim var, bu insanların sergilediği davranış tamda bu. Doyumsuz, açgözlü, bilgiden, mantıktan yoksun tamamen içgüdüsel, nefsine köle olmuş bir davranış. Cahil cesaretini akıl, mantık ve düşünmek sanıyorlar. Yaptığı hiçbir davranışın sonucunu hesaplayamayan cahilin en çok kullandığı deyim “bir şey olmaz” dır. İhmal edildiğinde bir şey olduğunun çok örneği var bunlardan bir tanesi Laodikeia Antik kentidir. Denizli İlinin geçmişi, hemen yanı başında bulunan Hierapolis ve Laodikeia antik kentleridir. Kendi dönemlerinde Anadolu’nun en önemli kentleri arasında bulunan bu iki kentte yaşanan depremler yüzünden binlerce insan ölmüş ve sonunda deprem yüzünden terk edilmişlerdir. Kazı çalışmaları yapılan bu kentler, ziyaret edildiğinde depremin yarattığı felaketler yerinde görülebilir. Gerçekten düşünebilen insan, göz önünde olan bu gerçeklerden ders çıkarır. Aynı bölgedeki yeni yerleşimi deprem gerçeğine uygun inşa eder. Düşünebilen insanın yüreğinde korku olur, bu korku hurafe ve boş şeylerden oluşan bir korku değildir. Akıl ve mantığın kendisine gösterdiği bir korkudur, boş bir korku değildir. Düşünebilen insanın zekâsı analitik işler, bir sonraki adımı hesaplayarak davranır. Birinci derece deprem bölgesine yüksek bina inşa ettiğinde bir gün başına çökeceğini; dere yatağına ev yaptığında sele gideceğini bilir.
Yaşadığınız yeri, aldığınız önlemleri, kararları ve yaptıklarınızı düşünerek kendinize sorun gerçekten düşünebiliyor muyum?
Etiketler: Özyalvaç » Prof.Dr. Mehmet ÖzhanlıYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler