logo

reklam

TARİHİ YALVAÇ HÜKÜMET KONAĞI


admin
ozyalvac@hotmail.com

Yapılar dikmek için, tarihi ve kültürü yok etmeye gerek yok! Turizmle on-yirmi katımız gelir elde eden tüm ülkeler, 200-300 yıllık kent dokularını ve yapılarını koruyanlardır. Hiçbir eski yapının yıkılmasına izin vermiyorlar. Eski binaların bulunduğu yüzlerce mahalleyi, değerli müzeler gibi titizlikle koruyorlar. Yeni yapı teknolojileri ve modalar çıktığında; onlar için yeni boş bölgeleri açıyorlar. Tüm Türkiye’den kat be kat çok turist çeken. Paris’e, kimse gökdelenleri görmek için gitmiyor. Ziyaret edilen tüm bölgeler, yüzlerce yıldır korunan tarihi eski yapılardan oluşuyor.

Atatürk döneminde yapılan binalar korunabilseydi; başkent önemli bir turistik merkez olurdu.  Bir de, Ankara ırmakları kanalizasyona dönüştürülmeseydi… Ah, Ah! Eski kişilikli yapılar altmış yıl içinde dört kez yıkıldı. Yeni yapılanlar da on-yirmi yılda bir yıkılıp daha çok katlı oldular. Yıkımlar nedeniyle boşa giden ulusal servet, yüzlerce milyar doları geçer. Bizde güzel olan ne varsa, tahrip ediliyor. Oysa ünlü turizm ülkelerinde, bir insanın bile zor sığacağı daracıklar genişletilmiyor. Bizde ise her şey yıkılıp tarümar edilir ve ortak müteahhitler zenginleştirilir. Başkanlar 18. maddeyi uygulayıp kendi mülkünü köşelere yerleştirir; değerli yerlerin sahiplerini de uzaklara atar. Herhalde yıkmanın vurgunu daha çok! Meclis salonunun oturma şekli değiştirildiği, zaman görmüştük bunu. Eski koltuk, lamba vs…nin sökülmesi, 500 milyara birine verildi. O zaman bu para yirmi milyon dolar kadardı. O akıllı, işi beş milyara bir yıkımcıya vermiş. El değmeden yirmi milyar dolar vurgun… Yıkmayı yasaklamak gerek.

Doğduğum yer olan Yalvaç için, duygusal bir kitap hazırlamaya kalktım. Eski kültürümüzle ilgili üç sanatsal yapı vardı orada.

*1-Istiklal savaşı başlangıcında halkın desteğiyle yapılan Ortaokul.

*2- 1900’lü yılların başında yapılan klasik Osmanlı tarzında Hükümet Konağı.

*3- Cumhuriyet coşkusu ile halkın küçük tasarruflarıyla kurulan deri fabrikası. Ne yazık, şimdi hiçbiri yok.

-Hükümet binası Köstük köyündeki ocaktan çıktığı zaman, sabun gibi yumuşak olup işlenilebilen köfeki taşından yapılmıştı. Çift taraflı, taştan saray merdivenli şahane ve heybetli bir yapıydı. Onu uzaktan görenler bile, devletin yüceliğini hisseder ve içleri huzurla, gururla dolardı. İki metrelik bodrumun üzerinde, beşer metre yüksek iki muhteşem katı vardı. Zeminler dört parmak kalınlığında tahta kaplıydı. Adliyenin geniş ve yüksek salonlarına eskiden halk mahkemeleri dinlemek için doluşurmuş. Ben ilkokuldayken eskisi kadar olmasa da, mahkeme dinleme meraklıları vardı. Adaletsiz karar çıkarsa, haksızlığa uğrayanı tüm halk himayeye alırdı. Yenisini yapmak için, o tarihi sanat şaheserini yıkmışlar. Yüz metre ileride, bir sürü bos arsa vardı. Yerine üç buçuk katli kişiliksiz bir yapı oturtmuşlar. Sonra onu da yıkmışlar. Birilerinin para kazanması için, ille de tarihimizin yıkılması gerekmez.

-Köfeki taşından yapıldığında namına destanlar yazılan Ortaokulu da yok etmişler.

-Şirket binasının üstü kaldırılıp atılmış. Kardan yağmurdan, duvarları da göçmekte.

İlk hükümet konağının resmini bulamıyorum. Birçok dost, “Eski hükümet binasının sureti” diye; yapılıp kısa süre sonra yıkılan ruhsuz betonun fotoğrafını yolluyor. O resimden çokça birikti, ama asıl aradığım eski konağın fotoğrafı yok!

Yıkıp yapma meraklıları! Ne olur, yıkmadan yapın marifetlerinizi. Turist gelecek sanarak, festival numaralarıyla belediyenin ve devletin paralarını tüketmeyin. Tarihimizi belgeleyen şahsiyetli yapıları yıkmayın. Kaldırımları altı ayda bir yenileyerek vurgun vurmayın. Nostaljik sokakları ve taş kaplı daracıkları müteahhit ortaklarınızı zengin etmek için dağıtmayın. Beş on yılda bir çarşı çetelerinin arsalarına, daha çok kat izni vermeyin. Çok katlılar için, yeni boş alanları kullanın.

Foto Kaynak: (YALVAC – Gönderiler (facebook.com)

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...