Günümüzün varlıklı fakat pek çok meselesine çâre bulamayan “mutsuz” insanına karşı sınırlı imkânlara sâhip de olsa eski “ârif” insan tipi; yaşadığı dönemdeki problemlerine pratik çâreler üretmesini de bilen “mutlu” bir insan olarak karşımıza çıkmaktadır.Çağımızın insânı, kalabalıklar içerisinde kendisini yalnızlığa mahkûm etmiş; eski paylaşımcı, kolektif toplum rûhunun yerini ferdiyetçi, ben merkezli ; “sanal” denilen âleme kendisini hapsetmiş bir toplum yapısı almıştır. Eski zamânların köy kahvehânelerinde, âşık meclislerinde uzun kış geceleri anlatılan dinî kıssalar, destanlar, halk hikâyeleri, menkıbeler vs, okuryazar olmayan geniş halk kitlelerinin kişilik gelişiminde ve eğitiminde mühim bir rol oynamış ve bu mekânlar adetâ ârif yetiştiren “irfân mektepleri” vazifesi üstlenmişlerdir.