logo

reklam

KORONA, EĞİTİM VE ÖĞRETMENLER


admin
ozyalvac@hotmail.com

Uzaktan eğitim alternatif bir eğitim modeli olarak dünyada ve ülkemizde uygulanmaktaydı. Özellikle ülkemizde daha çok “açıköğretim” olarak bilinip, yaygınlaşmıştı. Ancak korona virüsü nedeniyle hemen hemen hepimiz, her aile bu eğitim modelini daha yakından görüp, tanımak zorunda kaldık. Kimimiz esnek ve kullanışlı bulduk. Kimimiz çok zorlandık, kimine göre de endişe, stres ve sinir kaynağı idi. Uzaktan eğitimin avantaj ve dezavantajları da bu anlamda tartışılan bir konudur. Örneğin zaman ve maliyet tasarrufu sağlaması, eğitim kaynaklarına kolay ve hızlı erişim sağlaması, esnek ve rahat bir eğitim ortamı sunması uzaktan eğitimin önemli avantajları arasında sayılmaktadır. Yollara düşmeden, otobüs ya da taksiye binmeden evinizden, oturduğunuz yerden dersinizi dinleyebilmekte, notlar alabilmektesiniz. İstediğiniz gün ya da saatte tekrar yapabilmektesiniz. Kağıt kullanımını ve ulaşım masrafını (yakıt tüketimini) azaltması itibariyle çevre dostu bir eğitim modeli olduğu bile ileri sürülmektedir. Teknolojik bir altyapı gerektirmesi, erişim ve bağlantı sorunlarının yaşanabilmesi, yüzyüze iletişim ve sosyalleşme olanağının olmaması, herkesin teknolojiye yatkınlığının aynı düzeyde olmaması gibi bir dizi dezavantajlarından da söz edilmektedir.

Muhakkak ki her eğitim modelinin kendine göre avantaj ve dezavantajlarından, eksik ya da üstün yönlerinden söz etmek olanaklıdır. Önemli olan bireyin kendi ekonomik, fiziki ve sosyal koşullarına göre kendine en uygun olanı seçebilmesidir. Nitekim ülkemizde zorunlu eğitime müteakip bireyler kendi şartlarına göre örgün ya da açık öğretim tercihlerini bugüne kadar yapmışlardır. Ancak bugün yaşadıklarımız ise bir zorunluluk, olağanüstülük halidir. Burada bir tercihten söz etmek olanaklı değildir. İnsan hayatı, toplum sağlığı ve geleceği söz konusudur. Dolayısıyla duyarlılık, anlayış, sorumluluk ve birliktelik gerektiren bir süreçle karşı karşıyayız. Eğitim modelleri önemlidir. Ancak hiçbir eğitim modeli öğrenci, öğretmen ve insan hayatından daha önemli değildir. Eğitimin telafisini yapabilirsiniz, ama insan hayatını geri getiremezsiniz. Bu anlamda öğretmenlerimiz bu süreçte görev ve sorumluluk almaktan kaçınmamıştır. Uzaktan eğitimin de savunucusu olmamışlardır. Alınan kararlar verilen talimatlar doğrultusunda üzerlerine düşen görevleri yapmak derdindedirler.

Unutmayalım ki öğretmenlik üç beş saatlik bir iş ya da bir meslek değildir. Aksine bir yaşam tarzıdır. Hayatın sonuna kadar süregelen bir felsefe, bir kültür, bir misyondur. O nedenle öğretmen yeri geldiğinde okulunu, sınıfını boyayan kişidir. Sıraları silen, bahçeyi temizleyen rol modeldir. Öğrencilerine göz kulak olan pansiyonda, okulda nöbet tutan kişidir. Öğrencisiyle lokmasını paylaşan, onlarla dertlenen kişidir. Anne-baba ayrılığı, acısı, hasreti çeken yavrulara şefkat merhemidir. Başından savılanların sabır sevgi merkezidir. Öğrencilerine denizi, öz evladına damlayı bırakandır. Öğreteceğim diye çırpınan, sesi kısılandır. Velisine evladını teslim etmeden ayrılamayandır. Gece gündüz aranan, yılda bir kez öylesine anılan, ama asla kırılmayandır. Bir harf olsun öğretebildim diye dünyalar kadar mutlu olandır. Öğrencisinin acısını yüreğinde duyandır. Çalışan çırpınan ama yokluğunu, hüznünü içinde yaşayandır. Vicdanıyla hesaplaşan, iyiliklerini kendine saklayandır. Nam için değil, hak için uğraşandır. Öğretebilmenin hakkını bildiği için hakkı kolay ödenemeyendir.

Hangi eğitim modeli, hangi teknoloji ya da gelecekte sözü edilen “robot öğretmenler” öğretmenlerimizin yerini tutabilir? Anne-baba şefkatini hissettirebilir? Şunu ifade etmek isterim ki öğretmenlerimiz korona salgını boyunca da boş durmamaktadırlar. Onların kıymetini lütfen bilelim. “Yatıyorlar”, “çalışmıyorlar” gibi ifadelerden lütfen kaçınalım. Bu tür ifadeler onları çok üzmekte. Başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...