logo

reklam
07 Haziran 2020

“TÜRKİYE’MİZİ DOLAMA CUMHURİYETİ HALİNE GETİRDİNİZ”

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, TBMM’nde Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu ile verdiği önerge üzerine yaptığı konuşmasında iktidara böyle seslendi: “Getirdiğiniz her kanun ve düzenlemeyle, Türkiyemizi bir “Dolama Cumhuriyeti” yaptınız, demokrasinin işlemeyen her kurumunda sancı var. Gelin yetkinizi; her yeri sızlayan cumhuriyetimizi, mutlu, barış ve huzur içinde yaşamaya susamış milletimizin hakkı için, artık yeni sorunlar yaratacak kanunlar yerine, beraberce sorun çözecek kanunlar çıkarmaya kullanın.”

 

BEKÇİYE POLİS YETKİSİ VERECEKSENİZ, POLİSE NE GEREK VAR

Kanun teklifinin geneline baktığımız zaman, belirsiz, ucu açık ve tartışılabilir nitelikle olan kısımların olduğunu, bunların değiştirilmesi veya tamamlanması gerektiğini belirten Milletvekili Aylin Cesur, daha evvel verilen mahkeme kararlarını da sunarak, polisin yetkilerinin çarşı ve mahalle bekçilerine ucu açık ve sınırlandırılmamış bir şekilde verilmesinin, uzun vadede Anayasa Mahkemesine gidecek kadar hak ihlallerini ve yeni tartışmaları getirebileceğini belirtti, itirazların giderilmesinin lüzumuna değindi.

Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Cesur, “Biz bizde hakkı olanlar için doğruları söylemeye devam edeceğiz” dedi ve ardından “Çok kötü yönetilen bir Covid-19 sürecinde, boşu boşuna kaybettiğimiz doktor, eczacı, hemşire kardeşlerimizin hakkı var” diyerek tek tek isimlerini saydı.

Dr. Aylin Cesur’un yine kuvvetli alkışlarla biten konuşması sırasında AKP sıralarından uğultular yükseldi.

İşte o konuşma:

“Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri;

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi ’ne ilişkin olarak ben de şahsım ve partim adına görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.

Değerli konuşmalar yapıldı. Hepimizin amacı, burada, teklifte eğer eksikler, kusurlar varsa onların tamamlanması.

Kanun teklifinin geneline baktığımız zaman, belirsiz, ucu açık ve tartışılabilir nitelikle olan kısımlar var. Bunların değiştirilmesi veya tamamlanması gerekiyor.3’üncü maddeyle bekçilerimize, “kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri almak” yetkisi verilmekte. Mahalle ve çarşı bekçilerinin, anayasal bir hak olan gösteri ve yürüyüş hakkını engellemek amacıyla hangi önleyici tedbirleri nasıl alacağı sorusunun cevabı net bulunmuyor.

İdareye ve kolluk kuvvetinin inisiyatifine bırakılmayacak kadar toplumsal düzeyde hassas olan bir konunun sınırlarının net olarak çizilmesi gerekiyor. Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu birçok karar var. Bunlara göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı demokratik bir toplumun sağlam temeller üzerine oturması için bir ön koşul niteliğinde. Genel kolluk kuvvetinin müdahalesinin bile evrensel norm ve Anayasa’yla sorgulandığı bir süreçte polisin yetkilerinin çarşı ve mahalle bekçilerine ucu açık ve sınırlandırılmamış bir şekilde verilmesi uzun vadede Anayasa Mahkemesine gidecek kadar hak ihlallerini ve yeni tartışmaları getirebilir.

Yine, maddenin (g) bendindeki, halkın sükun ve istirahatini bozan hâllerin açıkça belirtilmesi, keyfî uygulamaların önüne geçecektir.

Değerli milletvekilleri, neden çarşı ve mahalle bekçilerine polisin hakları verilmekte? Bunun mantıklı bir açıklamasının yapılması gerekiyor, itirazlar var. Bu kanunla, yeni bir özel kolluk kuvveti mi doğuyor? Bu özel kolluk kuvveti kişilerin özel yaşamlarına ve alanlarına sızabilecek konum ve yetkilerle mi donatılıyor şeklinde bu itirazlar!

Bunun ciddi rahatsızlık oluşturmasına ilişkin örnekler var daha evveline ait: Örneğin, İzmir 35’inci Asliye Ceza Mahkemesi ve Mardin 2’nci Sulh Ceza Hakimliği’nin, vatandaşın çarşı ve mahalle bekçilerinin kimlik sorması konusundaki ısrarı sonucunda, çarşı ve mahalle bekçilerinin kimlik sormaması gerektiğine dair kararları var. Bekçiler, polisler gibi yetkilerini kullanırken, hâkim ve mülki amirin onayını almalılar. Sonuç olarak açıkça görülmekte ki kanun teklifiyle “yardımcı olmak” eylemi geniş bir şekilde yorumlanmış ve görevi kötüye kullanma, orantısız güç kullanma veya kolluk kuvvetleri arasında yetki çatışması gibi bazı istenmeyen vakalara neden olabilecek düzenlemeler var.

 

POLİSE VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN VE 3600’Ü VERİN

Şimdi, “yardımcı olmak” derken… Burada polislerle ilgili hakları, kahraman polisimizin önemini  hep beraber konuşuyorsunuz, az önce de şahit olduk bu konudaki beyanlarınıza. Yardımcı olacaksanız eğer; polise 3600 sözünüzü tutun o halde hemen.

“Yeni” dediğiniz Türkiye’de sorunları çözmek için burada, milletin hak ve egemenliğinin temsil edildiği bu yüce kurumda verilecek kararlarla, sorunları bir bir çözmek için yasa yapmamız gerekiyor.

 

TÜRKİYE’MİZİ BİR DOLAMA CUMHURİYETİ HALİNE GETİRDİNİZ

Sonuç olarak, sayısal çoğunluğun, “ne istersek yaparız”cılığınızla işleyen ve aslında artık işleyemediği için, işleyemediği her uzvunda alarm veren Türkiye’mizi,  bir “DOLAMA CUMHURİYETİ” hâline getirdiniz. Dolama nedir biliyor musunuz? Dolama enfekte olur, kızarır, şişer, ağrır tedavi edilmezse büyür ve o uzvu kaybedersiniz. Tedavi etmezseniz, acısı kalbinize vurur. Son raddede yine etmezseniz, uzuv gider.

Hemfikiriz ki güvenlik, demokrasinin olmazsa olmaz ve en önemli parçası. Güvenlik için daha doğruyu ve iyiyi aramak elbette çağımızın gereği. Burada kanun yaparken, yeni kanunun yeni tartışmalara yol açacak sonuçlara varmaması gerektiğinin altını çiziyorum.

Bugün, bekçiler aracılığıyla güvenliği; dün, yargıdaki düzenlemelerle hukuku; yarın, kim bilir kimler aracılığıyla memleketin hangi uzvunu dolama yaparsanız yapın, biz olması gerekenleri söylemeye devam edeceğiz. Hâlen tedavisi varken problemlerin, yapacağımız uyarılarımızı biz, biz de hakkı olanlar için söylemeye mecburuz. Çok kötü yönettiğiniz bir Covid-19 sürecini, bir algı operasyonuyla dünyadaki en kötü ülkelerle karşılaştırma yaparak, çok iyi yönetmiş gibi sundunuz memlekete. Ve eğer bu kürsüde o gün dediklerimizi yapsaydınız, bugün 5 bin can gitmeyecekti.  Ve hâlâ içinde bulunduğumuz, hatırladığımız insanlar var kaybettiğimiz, onların hakkı var:

 

MESLEKTAŞLARIMIN ÜZERİMİZDE HAKKI VAR

“Ekipmanımız yeterli değil, bizi kim koruyacak?” diyen ve koruyamadığımız için giden 58 yaşındaki operatör doktor Salih Cenap Çevli’ nin hakkı var. “Kızlarım çok küçük, sahip çıkarsınız değil mi?” diyerek bize veda eden 56 yaşındaki Doktor Yavuz Kalaycı’nın hakkı var…

Vedasını doktor arkadaşına “Sağlık ocağından kalan işleri sen hallediver” diyerek yapan, 50 yaşındaki Dr. Erdinç Şahin kardeşimin hakkı var.

Belediye’ye “Eczanelerimizin dezenfekte edilmesini talep ve rica ediyoruz.” diyen ve 24 gün sonra yanıt alan,  ardında yedi aylık bebeğinin yetim bırakarak giden 37 yaşındaki Eczacı İsmail Durmuş kardeşimin hakkı var.

Yoğun bakımda son sözü: “Annecim seni çok seviyorum, çok özledim” olan hemşire Dilek Tahtalı’nın hakkı var.

Siz de yetkinizi; “DOLAMA CUMHURİYETİ” hâline getirdiğiniz ve her yeri sızlayan cumhuriyetimizi, mutlu, barış, ve huzur içinde yaşamaya susamış milletimizin hakkı için, artık yeni sorunlar yaratacak kanunlar yerine, beraberce sorun çözecek kanunlar çıkarmaya kullanın. Yukarıda Hakk var diyorum ve sözlerimi Nazım Hikmet’e Allah’ tan rahmet dileyerek onun sözleriyle tamamlıyorum: “Saraylar, saltanatlar çöker / Kan susar bir gün, zulüm biter / Menekşeler açar üstümüzde / Leylaklar da güler / Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır / Bir de yarınlar için direnenler”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum…”

Cesur’un konuşmasını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz:

Etiketler: » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.