logo

reklam

Bilmiyorum Diyebilmek!


admin
ozyalvac@hotmail.com

Çocukluğumda mahallemizde ya da şehrimizde okumuş insan sayısı yok denecek kadar azdı. Bırakınız üniversiteyi lise mezunu insanlar bile bulmak olanaksız gibiydi.
Bilgisayardan söz etmek bir yana, evinde siyah beyaz televizyon bulunan insanlara gıpta ile bakılırdı. Sınırlı sayıda kitapçıda çok az çeşitlilikte bulunan kitapları almaya da zaten maddi gücümüz yetmezdi. O yıl ders kitaplarımızı tamamlayabildiğimizde halimize şükrederdik. Hal böyle olunca zaten az sayıda olan okumuş insanları toplum da çok iyi bilir ve onlara saygı duyardı. Çok iyi hatırlıyorum çözemediğim  soru ya da yapamadığım bir ödev olduğunda çevremde sorabileceğim, bilgi alabileceğim hemen hemen hiç kimse olmazdı.
Saatlerce uğraşıp yapamadığım sorular için de üzülüp aladığım günleri bilirim. O günler zordu, yıpratıcıydı. Belki de öyle olduğundan bizi hayatta diri ve mücadeleci tuttu. Ancak o günler karmaşık da değil, netti. Bilen de belliydi, bilmeyen de. Bilenlerin sayısı çok az olduğu için, bilmeyenler de iyi bilinirdi. Yanlışlıkla da olsa bilmeyen birine bir ödevinizi sorsanız size açık yüreklilikle “ben ne anlarım evladım bundan” derdi. O yüzden bilenler konuştuğunda, bilmeyenler derin bir saygıyla dinlerdi. Bilene de, bilginin timsali olan öğretmenlere de büyük saygı duyulurdu.

Sonraki yıllarda televizyon, bilgisayar, ardından internet derken bugünlere geldik. Sanki herşey tersine döndü. Bugünlerde bilmeyenleri bulmak adeta imkansız oldu. Herkes herşeyi bilir oldu. Tıptan ekonomiye, hukuktan dine insanların hemen her alanda konuşup, yorum yapar olduğunu görür olduk.
Tarlada, kıraathanede, hastanede, işyerinde, otobüste, minibüste siyasetten eğitime, felsefeden sanata hepimiz birer uzman olduk. Yeri geldi din adamı olduk ayet hadis yorumladık, yeri geldi hakim olup adalet dağıttık. Yeri geldi doktor olup ilaç tavsiye ettik, yeri geldi ekonomist olup dolara, faize müdahale ettik. Yeri geldi eğitim sistemini masa başında değiştirip bütün sorunları çözdük, yeri geldi siyasetçi olup hükümet değiştirip hükümet kurduk.

Tüm bunların ardında okuma-yazma ve okullaşma oranlarındaki artışın yanı sıra, internet ile bilgiye daha kolay ulaşabilir olmanın etkili olduğu düşünülebilir. Ancak yaşadığımız yüzyılda bilginin de sürekli ve hızlı büyüyen sonsuz bir derya olduğunu unutmamamız gerekir. Bu sonsuz enginlikte bildiklerimizin belki de bir damla bile etmediğini bilmemiz gerekir.
Bugün bizler bilgi deryasının sahilimize vuran dalgalarından sadece payımıza düşen damlacıkları üzerinden nasiplenmeye çalışmaktayız. Damla ile deryanın tümüne yorum yapmak ya da sahip olduğunu sanmak yanılgı, daha ötesi cehalettir. Damlanın derinliğine vakıf olabilmek, deryanın sonsuzluğunda kendi acziyetini görebilmektir.
O nedenle alimin suskunluğu bilmediğinden değil, bilmediğini bildiğindendir. Bilmediğini bilmeyene verilecek cevap cahile değer, bilgiye değersizliktir. Zira Konfüçyüs “Bildiğini bilenin, arkasından gidin! bildiğini bilmeyeni, uyarın! bilmediğini bilene, öğretin! bilmediğini bilmeyenden, kaçın..!’” demiştir. Günümüzde o kadar çok bilen(!) varki, sanırım bugün bilmediğini bilen ve açık yüreklilikle “bilmiyorum” diyebilenlere daha çok ihtiyacımız var.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • BÜYÜK BAŞKOMUTAN, BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER…

    30 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İkinci Viyana kuşatmasından (1683) tam 238 yıl sonra ilk defa Sakarya Meydan Muharebesinde toprak kaybedilmemiş, 22 gün 22 gece (23 Ağustos-13 Eylül) süren “HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR anlayışıyla gerçekleştirilen SAKARYA meydan savaşında kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman, Sakarya Nehrinin batısına püskürtülmüş ve bağımsızlık yolunda en önemli adım atılmıştır, düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kem...
  • SOKAKTAN MECLİSE BÖYLE NEREYE?..

    24 Ağustos 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    O gün sabah erken kalktım. Hava sakindi. Üç gündür dağdan esen sert ve şiddetli, aynı zamanda sıcak rüzgâr dinmişti. Denize gidebilirdim. Mayomu giydim ve yaklaşık 600 metre uzaklıktaki denize hızlı adımlarla kısa sürede ulaştım. Yaklaşık 1 saat deniz kenarında yürüyüş ve yüzmeden sonra biraz yorgun vaziyette dönüş yolunda, bahçesinde etrafı temizleyen 50-55 yaşlarında zaman zaman ayak üstü sohbet ettiğim Hakan’a rastladım. Kendisi mühendisti, zamanında İstanbul da şirketleri ve iyi bir hayatı olmuş, ancak hayatın acımasız yanlarını da yaşam...
  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...