logo

reklam
27 Eylül 2020

Siyasete girmek istersem, kovsalar girerim, kimse engelleyemez

Yalvaç’ın yetiştirdiği en önemli siyasetçi, eski Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanı, hemşehrimiz Erkan Mumcu, 24 Eylül Perşembe akşamı ulusal Haber Global Televizyonu’nda iki saatin üzerinde süren bir programda kendisiyle ilgili merak edilen 40 soruya açık yüreklilikle yanıt verdi.

24 Eylül Perşembe günü saat 20.30’da Jülide Ateş’e konuk olan Erkan Mumcu, “40” isimli programın formatı gereği 40 önemli soruya cevap verdi.

Siyasi geçmişinden bugüne kamuoyu gündemine gelen konular içerisinden seçilen 40 önemli soruya cevap veren Mumcu’nun cevapları içerisinde en dikkat çekeni, “Cumhur- başkanlığı seçimlerinde aday olur musunuz?” sorusuna verdiği yanıt oldu.

 

(SİYASETE) KOVSALAR GİRERİM VE HİÇ KİMSE DE ENGELLEYEMEZ

Mumcu, bu cevabı merak edilen soruyu şöyle yanıtladı:  “Böyle bir şeye hayır diyerek sanki kendi egomu bunun üstünde göstermek istemem. Ama samimi söylüyorum ki böyle bir niyetim yok. Bu, böyle bir haktan vazgeçtiğim anlamına gelmez. Siyasete girmek benim için ahlaki bir ödevdir diye kendi vicdanımda duyumsarsam beni hiç kimsenin davet etmesine gerek yok. Kovsalar girerim ve hiç kimse de engelleyemez. Çünkü ölümü de göze alarak girerim. Gelelim Cumhurbaşkanlığı konusuna, eğer siyasete girmek için böyle bir ahlaki ödev duyumsuyorsam onu da yaparım.”

 

“Siyasete dönersem eğitimi düzeltmek için dönerim”

Mumcu’nun cevapları arasında önem taşıyanlardan biri de, eğitimle ilgili oldu. Milli Eğitim Bakanlığı dönemi ile ilgili soruyu yanıtlayan hemşehrimiz Mumcu, bakanlıktan alınmasının arkasında FETÖ etkisi olduğunu da ileri sürdü. Mumcu, “Eğitim, bizim için çok hayati bir konu. Bu işi Türkiye başaramadı. Bunun üzerinde durmamız lazım. Bir gün siyasete dönersem, bu eğitim düzenini düzeltmek için dönerim. Bu bizim çocuklarımıza borcumuzdur.” dedi.

Milli Eğitim, Kültür ve Turizm eski bakanı, ANAP eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, Haber Global ekranlarında yayınlanan Jülide Ateş ile 40 programına konuk oldu. Mumcu, özel hayatından siyasi yaşantısına birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Erkan Mumcu’nun açıklamalarından satır başları:

Siyaseti neden bıraktınız?

Ben siyaseti bıraktığımı düşünmüyorum. Ben siyasetteyken de siyaseti daha çok düşünülen bir şey olarak yaptım. Başardıklarım da başaramadıklarım da aslında bununla izah edilebilir. Bugün de ben siyasetin dışında olduğumu düşünmüyorum. Ama soru şuysa, “Aktif siyaseti neden bıraktınız?” ise soru, ben siyaseti bırakmadım siyasetin dışına itildim. Siyaset beni bıraktı demem daha dürüst bir cevap olur.

Gençliğinizde kavgacı mıydınız?

Evet çocukluğumda da kavgacıydım. 2 şeyi hiç kabul etmedim. Bir doğrudan doğruya izzeti nefse, şahsiyete yönelik müdahaleler, kısıtlamalar ya da hakaretler. İkincisi de sebebi izah edilmeyen, mantığını benim anlamadığım otorite tesis etmelere karşı çocukluğumdan beri bir itirazım olmuştur. Ben liseyi 5 değişik okulda okudum. 5 kez de tasdikname aldım. Kısa bir dönem de cezaevinde yattım. Lisedeyken bir ateşli silahla oynarken arkadaşımı yaraladım.

Erkan Mumcu, Kenan Kalav’dan tokat yedi mi?

“Gün Doğmadan” diye bir sinema filmi, mekan Bursa. benim bir şeyin tekrarını istemem üzerime öfkelenip bana doğru bir hamlesi oldu. Herkes kendi açısından bir şey anlatır. Bir tartışmamız oldu ama çabucak üstesinden geldiğimiz bir şeydir.

Erkan Mumcu’nun geçim kaynağı nedir?

Ben hiç avukatlık yapmadım hayatımda. Ben hep tekstil işindeydim. Siyasete girinceye kadar da biz Türkiye’de en fazla ihracat yapan firmalardan biriydik. Ailem de devam etti o işe. 2009 yılından sonra da şirketlerin satın aldığı gayrımenkullerin değerlendirilmesi yönlü bir çabaya giriştik fakat bunda çok başarılı olamadık. Biraz satarak yaşadık. Maalesef caydırıcı, baskılayıcı muamelelerle karşı karşıya kaldık. Bu cümlenin altını dolduracak en az 20 örneği hiç kuşku bırakmayacak kanıtlarla kanıtlayabilirim.

Erkan Mumcu siyasete dönmek için davet mi bekliyor?

Hayır. Hatta daha ileri bir şey söyleyeyim hiçbir davete icabet etmeyeceğim. Çünkü siyaset davetle yapılacak bir şey değil. Bugünkü kuşakların angaje olduğu siyasi meselelerle alakalı değilim. Hatta onlarla bir fikir birliği hatta bir duygu birliği içinde bile değilim. Siyasete girmeden öncesinden de yine siyasal düşünceyle yaşayan bir adamdım. Bugün de öyleyim.

Erkan Mumcu, Babacan ya da Davutoğlu’dan teklif aldı mı?

Ben bu tür yoklamalara karşı net bir tutum takındığım için yoklamadan davet düzeyine geçilmesine izin vermiyorum. Bu yüzden kimse beni davet etmedi. Etmeyi düşündüler mi? Zannımca evet. Etmek istediler. Ama ben duruşumla bunu imkansızlaştırdım.

Mesut Yılmaz ile helalleştiniz mi?

Hayır helalleşmedim. Ama ben gönlümde ona dair bütün haklarımı helal ediyorum. Umuyorum o da bana helal etmiştir. Böyle diliyorum.

Ecevit’e yazar kasayı aslında kim fırlattı?

Bir itirafta bulunmak istiyorum. Ben siyasetin içindeyken bu soruya vereceğim cevapların yetkinliğinde bir bilgiye, bilince sahip değildim. Sonra, çok sonra daha başka şeylere de tanık olduktan sonra olaylar bende anlamını, yerini buldu. Dolayısıyla o gün bildiğim bir şeyden değil, giderek daha net kavradığım bir şeyden söz ediyorum. 2001’de Ecevit’in önüne yazar kasa fırlatılması, Türkiye’nin Irak’a operasyona ikna edilememiş olmasının sonucu.

Mehmet Ağar merkez sağa ihanet mi etti?

Bir kişi ile izah etmek istemem. Çünkü sosyal toplumsal olaylar bir kişiyle açıklanamaz. Bu konuya dair bütün sorulara cevap veren yegane insan benim. Bir tek mağdur bilmez ne olacağını. Herkes bilmekte ama herkes susmaktadır. Bu konuya dair söyleyeceğim şey şu: Ben söyleyeceğim her şeyi söyledim. Bütün fedakarlıkları yaptım. Tarih buna tanıktır. Bu soruyu sormak ve bu soruyu sormayanları yargılamak benim hakkımdır; bu konunun esasını aslında biliyor olduklarından hiç kuşku duyulmayan insanlara niçin hiç kimse hiçbir soru soramıyor.

ANAP-DYP birleşmesini FETÖ mü engelledi?

ANAP-DYP birleşmesinin mümkün olmayışında en büyük pay FETÖ’nündür. Bu konuda en küçük bir kuşku duymuyorum. Bunların kanıtları da gün gibi ortada duruyor. Benim için artık bu mesele kapanmıştır. Geçmişin artık geleceğe katacağı çok bir şey yok. Eski siyaset kafasının Türkiye’yi nereye getirdiğini gördük. Onlar bana sorarsanız tarihin çöplüğüne gömüldüler.

Erkan Mumcu, Turgut Özal’ın mirasına ihanet mi etti?

Ben rahmetli Özal’dan kalma sigorta borçlarını bile şahsi imkanlarımla ödedim. Ben Ana Vatan Partisi’nin varlığını en genişleten genel başkanım. Bunlar belgeli şeyler. Bunlar sürekli denetlenir.

Erkan Mumcu kimlere küskün?

Hiç kimseye küskün değilim. Sadece saygı duymuyorum. Türkiye’deki medya düzenine saygı duymuyorum. Benimle röportaj yaptılar ama yayınlayamadılar. Barış Terkoğlu’na gelinceye kadar kimse benimle konuşmaya cesaret edemedi.

Süleyman Demirel sivil darbe mi istedi?

Hayır. Süleyman Demirel, 28 Şubat sürecine karşı kendisinden beklenen dirayette bir direnç göstermedi. Ama o direnci iktidar da gösteremedi. 28 Şubat hakkında anlatılanların çoğu yalandır. Avcı hikayeleri gibi herkes kendi kahramanlık hikayesini anlatıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı görevinden alınmanızı kim istedi?

Öyle bir konjonktüre denk geldi ki o süreç, ben o Anayasa değişikliği yapılana kadar görevde kalmayı, yeni bir bakanın Sezer’le bu konuyu müzakere etmesinin zor olacileceğini o bakımdan bu konuyu bitirip ondan sonra da hiçbir görev almamayı hatta siyaseti bırakmayı da kabul edebileceğimi Sayın Erdoğan’a söyledim. Bunu yapamayacağını, Hüseyin ile yer değiştirmek zorunda olduğumuzu, ama bana bir bakanlığın yetmeyeceğini 2 bakanlık bağlayacağını beni bu anlamda onure etmek isteyen bir cümleyle söyledi. Daha fazlasını söylemeyi şimdilik gerekli görmüyorum.

2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde asker size baskı kurdu mu?

Hayır. Meselenin Abdullah Gül ile alakası yok. 2007 Cumhurbaşkanlığı süreci birinci 367 tezi yüzünden kesilmedi. Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenmeden yani birinci tur ile ikinci tur arasında Anayasa Mahkemesi bir karar verecekti. Anayasa Mahkemesi eğer 367 gereklidir deseydi ben zaten o genel kurula girecektim. Çünkü bu Anayasa Mahkemesi’nin demokrasiye müdahalesi anlamına gelecekti. Biz, Ana Vatan Partisi’nin 367 tezine katılmadığını bağıra bağıra söyledik. 367 tezine gelinmeden önce ben Sayın Erdoğan’dan Cumhurbaşkanlığı seçiminin halk tarafından yapılmasını mümkün kılan Anayasa değişikliği yapmamızda ısrar ettim. Birinci turdan sonra teklifimi kabul etti ve biz bu değişimi yaptık.

Erdoğan 2007’de neden Cumhurbaşkanı adayı olmadı?

Olmak istemedi ya da olmadı. Ama kafasındaki aday başka birisiydi onu biliyorum. Vecdi Gönül konusunda bir mutabakatı olduğunu güçlü bir haber kaynağına dayanarak söyleyebilirim. Ben 2005 yılında kendisine bir mektup yazdım. Hürriyet Gazetesi’ne verdim. 2005 yılının Temmuz ayında 2007’de Türkiye’nin başına gelecekler konusunda nasıl bir öngörü ortaya koyduğumu neyi çözüm olarak önerdiğimi göreceklerdir. Türk demokrasisinin selameti adına. Orada önerdiğim çözümü Arınç imkansızlaştırdı. Niçin imkansızlaştırdı? O benim değil benden başkalarının cevap vermesi gereken süreçtir.

Erkan Mumcu AK Parti’ye neden geçti?

Bunun muhasebesini kendi kendime yaptım. Hala çok somut bir yanıt verebilmiş değilim. Siz iyi niyetle bir şey yapmak istiyorsunuz ama yaptığınız şey bir başkasına başka şekilde yarayabiliyor.

Erkan Mumcu Fazıl Say’a sansür uyguladı mı?

Hayır. Fazıl Say’a sansür uygulayan ben değildim Şakir Eczacıbaşı’ydı. Kendini gizledi.

Erkan Mumcu, bakanlığı döneminde kendisine ya da yakınlarına rant sağlandı mı?

Hayır. Çok katı davrandığımı bile söyleyebilirim. Benim hiç böyle bir şeyim olmadı.

Erkan Mumcu silindi mi?

Nereden bakıldığına bağlı. Başarılı olmanın bin türlü yolu var. Ben büyük bir özgüvenle ve samimiyetle, ülkenin meselelerini kavrayış ve çözüm bulma konusunda siyasetteki herkesten 50 yıl önde olduğumu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı’ndan davet gelirse kendisiyle yeniden çalışır mısınız?

Hayır. Ama şu kabalığı da yapmak istemem. Böyle bir davet gelir ben de onu kabul etmem gibi bir kabalığı da yapmak istemem. Dünya görüşlerimiz uyuşmuyor. Bakanken hem bakanlıktan hem partisinden istifa ederek ayrıldım. Benim buna inancım tam ama milletin kanaatine bakarsanız toplumun tercihi Erdoğan’ın yanında. Ben öyle düşünmüyorum. Sonunda bu tercihler Türkiye’yi nereye getirdi, bundan sonra nereye götürecek bekleyip göreceğiz.

Erkan Mumcu, Osmanlı üst kimliğinden yana mı?

Hayır. Böyle bir üst kimliğin eğer sürdürülebilirliği söz konusu olsaydı zaten Cumhuriyet aşamasına gelmemiş olurduk. Biliyorsunuz siyasetin 3 başlığından biridir; Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük. Osmanlıcılık ve İslamcılık bizzat Osmanlı padişahları tarafından denendiği fakat başarısız olduğu için Türkçülük aşamasına gelmiştir Türkiye Cumhuriyeti Devletinin serencamı. Bizde devlete Osmanlı denilir. Orada kast ettiğim şey devletin manevi şahsiyetidir.

Kerkük, Barzani’ye mi teslim edildi?

Öyle gözüküyor ama bölgede asıl yapılan şey birbirine düşman topluluklar ve devletçikler yaratmaktır. Uzun dönemden beri yapılmak istenen budur. Bölgede yerleşik halkların birbirine uzun dönemli düşmanlıklarını mümkün kılacak çatışmalar ekilmekte kışkırtılmakta, birbirine düşmanlaşmaları politikalaştırılmıştır. Barzani burada gerçekten bir aktör değildir. Oyunu yukarıdan kurgulayanların neyi amaçladıklarına bakarsak net görürüz. Burada istenen şey herkesin birbirine düşman olmasıdır. Düşman ve bağımlı hale gelmesidir.

“KOVSALAR GİRERİM”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olur musunuz?

Böyle bir şeye hayır diyerek sanki kendi egomu bunun üstünde göstermek istemem. Ama samimi söylüyorum ki böyle bir niyetim yok. Bu, böyle bir haktan vazgeçtiğim anlamına gelmez. Siyasete girmek benim için ahlaki bir ödevdir diye kendi vicdanımda duyumsarsam beni hiç kimsenin davet etmesine gerek yok. Kovsalar girerim ve hiç kimse de engelleyemez. Çünkü ölümü de göze alarak girerim. Gelelim Cumhurbaşkanlığı konusuna, eğer siyasete girmek için böyle bir ahlaki ödev duyumsuyorsam onu da yaparım.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.